İlk çevre yolunu 1979'da Almanya'da görmüş ve 'inanılmazı başarmışlar' diye düşünmüştük. O Almanya ki ilk dünya harbinde bizi harp felaketine sürükleyen devletti. Bu devlet, bizden 20 sene sonra bir harbe daha girmiş ve yine mağlup çıkmıştı. Almanya, 1960'ların başından itibaren, biz, darbelerle meşgulken yabancı işçi kabul ederek 20 sene sonra görenlerde takdir hisleri uyandıran işte o imar faaliyetlerini ortaya koymuştu. Almanya'dan Türkiye'ye dönüp de huduttan girince sıradan bir köy yoluna çıktığımızı zannetmiştik. Bizi önce gümrükçünün rüşveti, sonra yolun tozu karşılamıştı. Şimdi ülkemize 10 yıldır gelmeyenler, gelip yeni Türkiye'yi gördüklerinde hayretlere düşmekteler. Çevre yolları, çift yollar, bitmez-tükenmez inşaatlar, imar faaliyetleri bütün ülkeyi sarmış durumda. 3. Köprü, 3. havaalanı, 2. Boğaziçi ve Marmaray devreye girdiğinde o İstanbul ve o İstanbul'un başını çektiği Türkiye'yi tasavvur etmek lazım. Bugün dahi sağlık hizmetleri başta olmak üzere bazı alanlarda AB ve ABD'den ilerideyiz. Türkiye, 10 yılda kişi başına düşen milli gelirini 3 bin dolardan 12 bin dolarlara yükseltti. Bunun önümüzdeki ilk 5 yıl içinde 20 bin, ikinci 5 yılda da 30 binlerin üstüne çıkması silahların susmasına bağlıdır. Resmettiğimiz hamleler, bölücü örgütün yıkımlarına rağmen gerçekleşebildi. Eğer bir terör felaketi olmasaydı, milyar dolarlar dağlara gömülmeseydi, bu ülkenin değişik ırk kökenlerinden gelen çocukları birbirine kırdırılmasaydı hem şimdiki netice çok daha güzel olurdu ve hem de istikbal, çok daha verimli manzaralar vaad ederdi. Düveli muazzama maşası Kürtçüler, sürekli şekilde elimizden, eteğimizden çektiler. Bölgeye hizmet götüren öğretmeni, hemşireyi, inşaat işçilerini bile öldürdüler, inşaat makinalarını yaktılar. Bu Stalinci sosyalist kafa, bugün dahi 1990'ların havasında, bir bakıma 'Türkiye'nin iç soğuk savaş dönemi' şartlarını sürdürüyorlar. Çünkü teröristlik ve o dağdaki teröristlere dayanarak politika yapmak, bazılarının mesleği olmuştur. Şimdi o eski alışkanlıklarla hem silahı elden bırakmıyor ve hem de hiçbir iyileştirme yapılmamış gibi insan hayatıyla oynamaktalar. Son yapıştıkları dal, açlık grevleri, daha doğrusu açlık intiharları oldu. Böyle yapacaklarına hükümetle diyalog kursalar her şey düzelecek. İşte o zaman Türkiye başını alıp gider. Bunu herkes ister mi? Türkiye, bu rüzgârı yakalamasın diye bu örgütler kuruldu. Kürtlerimizden gerçekleri görmelerini bekliyoruz. Bu ülkenin her karışı, bu ülkenin her ferdinindir. Kazanç da ortak, kayıp da. Ölerek fayda temin edilseydi 40 bin kişi çoktan o faydaya vesile olmuşlardı.