İnsan hayatını hedef alan o berbat eylemi oruç gibi kudsî bir amelle ifade etmek muhaldir. "Açlık grevi" demekse vahameti izahta aciz kalır. Bu eylem, bir intihar teşebbüsüdür! Kişinin canına kıyması mevzubahis olduğunda intihara teşebbüs edenin haklılığı-haksızlığı, milliyeti, aidiyeti, cinsiyeti vs. gibi hususlardan hiçbiri nazara alınmaz ve ona sür'atle müdahale edilerek bir hayat kurtarılır. Bir kısım PKK'lı mahkumlar, intihar teşebbüsünde. Bunların türlü istekleri var. Şunu demeye getiriyorlar: "Madem ki isteklerimizi vermediniz, öyle ise biz de canımıza kıyarak, dâvâmız uğruna kendimizi öldürecek ve sizi buna mecbur edeceğiz." BDP cephesinde hapishanelerdeki bu eyleme dair acil çağrısıyla yardım istenirken, Adalet Bakanlığı, mahkumların beslendiğini, gıda cinslerine varıncaya kadar açıklıyor. Başbakan Tayyip Erdoğansa "şov yapıyorlar" demekte. Şov niyeti doğrudur, gösteri yaparak dünya kamuoyunun dikkati çekilmekte. Ancak bu bir komedi şov değil, hatta trajik şov bile değil, bir dramatik şov. Eylemin zamanlaması dikkat çekicidir. Terör örgütü, hükümetin kararlı duruşuyla güvenlik güçleri önünde giderek daha çok zorlandığı için kendi mensuplarını bu yola sürüklemiştir. Deniyor ki: "Ölüm raddesine gelince devlet müdahale eder." Bu söz çok mantıklı değil. Müdahale mukadder ise neden son dakikaya kadar beklensin? Yarın dışarıdan karışmalar yaşanırsa daha mı iyi olacaktır? Bu açlık intiharıyla eylemcilerin yüzde 10'u ölse Türkiye imajı, dünyada hayli yara alır. Yüzde 5 bile çok ses getirir. Zaten onların gayesi de budur: Ülkemizin prestijini sarsarak almak istediklerini kazanmak. Bunu kötüye kullanmaya fırsat vermemek gerekir. İntihar eylemcileri vakit kaybedilmeden hastaneye kaldırılmalıdır. İntihara teşebbüs eden bir insanın sadece yoldaşları değil, ailesi de vardır. Bir BDP'li vekilin oğlu intihar edince kim memnun oldu? Nereden ve hangi saikle bakılırsa bakılsın devlete teslim edilmiş bu hayatların kurtarılması gerekir. Hayat kurtarılırken örgütün elinden de bir koz alınmış olacaktır. Yargılanmış, hüküm giymiş bir kimsenin ayrıca kendini cezalandırma hakkı olamaz. Adaletin vermediği ölüm kararı, cinayettir. Örgüt, adamları üzerinden cinayet peşinde. Fakat, "katil" yaftasını düşman saydıklarının boynuna asma hesaplarında. 12 Eylül ağa-paşalarının "üç-beş çapulcu" diyerek küçümsedikleri, hatalı tasarruflarla azdırdıkları bölücülük hareketi, bugün çok ciddi bir problem halini almış bulunuyor. Neticede siz, bir vatanın bir bölgesine askerinizi uçakla götürüp, uçakla getirebiliyorsanız o zaman silahın yegâne çare olmadığını çok soğukkanlı bir şekilde düşünmek gerekir. Herkes her şeyi düşünmeli. Zaman aleyhe işliyor.