Bir savcı, bir ilçede bir iş adamından rüşvet istemiş. Bu bir iddia. Bakanlık müfettişleri devrede. Bu vesileyle şu gerçek bir kere daha gözler önüne seriliyor. Adalet, adalet mensubu, hukuk, hatta bakan bile artan bir yoğunlukla devamlı tartışılmakta. Her şeyin münakaşa ve müzakeresi yapılabilir. Fakat hukuk ve onun doğru biçimde tecellisi olan adaletin böylesine şaibelere, ithamlara suçlamalara muhatap olması düşündürücüdür. Bakınız ötesi lazım değil, son bir haftadır, zamanaşımının sebebiyet verdiği kitlesel mağduriyet, 301, adalet bakanı ve en son olarak da rüşvet istediği söylenen bir savcı manşetlerde. Hukukun, adliyenin, adliye personelinin bozulması tuzun kokmasıdır. Hadiseye bir veya birkaç hakim veya savcının kanunsuzluğa tevessül etmesi şekline düşünülmemeli. Her meslekte o mesleğin verdiği imkânları fırsat bilip bunu menfaate çevirmeye kalkışanlar olabilir. Ancak kişiye has suiistimalden söz etmiyoruz. Ferdi suçlar müeyyidesini görür. Ne var ki bugün Türkiye'de yaşanan, yalnızca münferit birkaç vak'a değil, adalet gemisi su alma tehlikesiyle karşı karşıya. Binlerce ailenin mağduriyetine yol açan zaman aşımını ne ile izah edersiniz? Devletin devamlılığını temin eden müesseseler vardır. Bunlardan başlıcaları dışişleri, içişleri, adalet ve maliye bakanlıklarıyla, ordudur. Adalet mensupları, zaman zaman çok büyük fedakârlıklara katlanarak vazife yapmışlardır. Aslında bu fedakârlık hâlâ devam etmekte. Buna rağmen yargı, hukuk, kanun, çeşitli yüksek mahkemeler haber mevzuu olmaktan çıkmıyor. Davalar en azından devam ederken yayın yasağı vardır. Aksi olup serbest olsaydı acaba nasıl bir manzara yaşardık? Adaletin yıpranması devleti zedeler. Devlet, adalet dağıtmakla, mahkemeleri eliyle haklıyla haksızı ayırmakla mükelleftir. Bunu yapamayan devlet inandırıcılığını kaybeder. Adalet, devlete güvenin teminatıdır. O halde hukuk sisteminin büyüteç altına alınması lazım gelir. Mağdur bir ömür tekerlekli sandalyede, fail 25 gün sonra serbest. Bu tezadı aşmalıyız. Bu tezadı sokaktaki vatandaşa kimse izah edemez. 301 bir insan eseridir. Artık ne kadar sıvansa da boya kabul etmez. Elbette değerlerimizi muhafaza için kalkan maddeler olacak. Ancak sil baştan gerekiyor. Yargılama, tahliye, af, suçun tarifi gibi hukuku ilgilendiren maddelerle adliye personelinin özlük hakları ve ekipmanlarının çok esaslı bir şekilde, siyaset üstü bir anlayışla ele alınması lazım. Adalet zavallı konuma düşemez. Mahkeme çaresiz olamaz. Hakim, eli-kolu bağlı seyredemez. Bu millet, bin yıl boyunca "şeriatın kestiği parmak acımaz" demiş. Adalete böylesine inanmış. O inancın zayıfladığının farkında mısınız?