Soma Holding'in sahibi Alp Gürkan, "Masonluğun nuru" isminde bir makaleye imza atmış bir isim. Bu imza, herhalde zengin olması için kendisine kapıları açan anahtar oldu. Öyle zannediyoruz ki bugün, yalandan hakikate dönerek düştüğü bu çok ağır vaziyetten kurtulmak için Allah'ın nuruna koşmaktan başka çarenin bulunmadığını görmüştür.
HSYK Soma faciası soruşturmasında 28 savcıyı vazifelendirmekle "paralel yapı" tartışmaları sırasında aktüaliteye çokça gelmekten dolayı yer yer üzerine düşen gölgelerden kurtulmak için bu vesileyi iyi bir fırsat görmüş olabilir.
Bu bir bakıştır...
Diğer bakış:
Adaletin tecellisi adına mahalli savcılarla beraber her "10 şehit için bir savcı" mantığı güdülmüş olabilir. Nereden bakılırsa bakılsın alışılmadık kadar yüksek sayıda savcının vazifelendirildiği bir takibat söz konusu.
Hani avukat sayısı mübalağayı bulan bazı çok konuşulan dâvâlar vardır. Bir kısım Silivri dâvâları öyle olmuştu. Çok sayıdaki müdâfi dâvânın sanık lehine tecellisi için bir teminat değildir. Müdâfilerin birkaç düzine olması, sanıklar lehine teminat olmadığı gibi savcıların çokluğu da amme ve tabiatiyle adalet adına teminat değildir. Hâdise, tek tek her müdâfi, her savcı ve elbette teknik uzman olan bilirkişinin kendisi, mesleki vukufiyeti ve vicdanı müsterihliğiyle doğrudan alâkalıdır.
Yangın çıkar çıkmaz, gözaltıların yapılmaması hayreti mucip olmuştur. Türkiye faciaya, facianın sebeplerine kilitlenmişken şirketten çıt çıkmadı. Dikkatli gözler, tabiî ki şirket sahip ve idarecilerini aradı. Dört gün sonra ortaya çıktılar. Sözde basın toplantısı yapıyorlardı. Teessür ve fedakârlık beyanları bir yana, neredeyse işçilerin özür dilemelerini isteyeceklerdi. Kötü bir tiyatro ve gazetecilik derslerinde okutulacak ibretlik bir basın toplantısı oldu.
Nezarete alma ve tevkifler, 301 gencecik insan toprağa verildikten sonra yapıldı. Şüphesiz ki aksi sabit oluncaya kadar herkes masumdur. Ne var ki ortada 28-30 Savcının sahaya sevkini icap ettirir 77 milyonu ayağa kaldırmış büyük bir iş yükü varsa bunun neticesinin de o istikamette olması gerekir. Tutuklananların azlığı hayrete sebep oldu. Şirket sahibiyle bazı idareciler içeri alındı. Ancak göstermelik teftiş yapmış memurlarla ihmali olan diğer kimler varsa onlar da hesap vermeli.
Diğer taraftan uygulanacak ceza da tartışılıyor. Savcılar, "taksirle adam öldürme" derken baskın hukukçu görüşü, "şuurlu taksirat" iddiasında. Arada ceza miktarı yönünden büyük fark var. O kadar da değil; belki bu bile yetmeyecek. Çünkü katliam gibi facia mevzubahis.
Hiç şüphesiz ki kimse, hak ettiğinden bir gün fazla ceza almasın.
Fakat bir gün noksan ceza da almasın.
Cezadan maksat ibrettir.
Diğer taraftan süre de çok mühim. Uzayıp giden, kararı seneler alan, bir dâvâ, beklenen caydırıcı etkiyi yapmaz. Verilecek cezası, takdir edilecek tazminat, mağdur yakınlarının göreceği şefkat ve himaye ile adalet, Soma ile imtihan olmakta. Gidenlerin gelmemesinin tesellisi hakkıyla adalettir.
Bu vahim facia madenler tarihine geçti.
İsabetli mahkeme kararları da hukuk tarihine geçebilmeli.
Kolaylıklar dileriz...