Ehli vukuf" tabiri iyiden iyiye unutuldu. Kelime, vâkıf, vukuf köklerinden gelmekteydi. "Meseleye vâkıf", "vukufiyet kazanmış" gibi. Tabir, hem ehliyet olma ve hem de vukufiyet şartını arıyordu. Vukufiyette bilmek yetmez. Bilmek, bazen sathi olabilir. Kanserin bir hastalık olduğunu biliriz. Bu hastalığın mahiyetini ise hekimler bilir. Sanki kelimelerin yer değiştirmesiyle birlikte müessesede de bir hafifleme başladı. Raporlarına, vicdanlarıyla, kalbleriyle, karakterleriyle imza koyan ehli vukufların yerini bu işi esnaflığa dökmüş bazı açıkgöz bilirkişiler aldı. Bilirkişilik, bugün adliyelerin çürük yanlarından biridir. Tefessüh etmiştir. Vatandaş, bilirkişi çarkının bazı mahkeme kalemleriyle birlikte döndüğünü iddia etmekte. İddiadan öte buna inanmış, inanmak zorunda kalmış. Daha kötüsü, kendisi de işini bu yolla halle çalışmakta. Bu müessesenin mutlaka ıslahı gerekiyor. Bazı mahkemeler, yükü üzerinden atmak için dosyayı bilirkişiye havale etmektedirler. O zaman bilirkişiye ne hacet? Şöyle düzenlemeler mümkün: Bilirkişinin mesleğinde 10 yıl tecrübe gibi bir şart aranabilir. 3 yıldan fazla bilirkişilik yapamaz tarzında sınırlayıcı hüküm getirilebilir. Dosyanın hangi durumlarda bilirkişiye havale edileceği sıkı sıkıya belli edilir. vs. Veya... Bilirkişiye çok ihtiyaç hissedilen mahkemeler, bugünkü yapılarından kurtarılarak jüri usulüne geçilebilir. Zaten böyle mahkemelerde hakim, bilirkişi raporuna kaziyei muhkeme muamelesi yapmakta. Bari kürsüde yer alsın da sorumluluğu paylaşsın. Nerden çıktı bu ehli vukuf, bilirkişi meselesi? 17 Ağustos depreminde Marmara bölgesindeki illerden birindeki bir sitede 48 kişi ölür. Ölenlerin yakınları, site inşaatını hatalı gördüklerinden müteahhit şirketi mahkemeye verirler. 1 inşaat mühendisi, 1 avukat ve 1 harita mühendisinden meydana gelen 3 kişilik bilirkişi hey'eti teşkil edilir. Duruşma, keşif derken hey'et raporunu yazar. Raporda binaları yapan şirket yüzde 85 kusurlu bulunur. Davalı taraf, itiraz eder. Aynı hey'et, bu defa tam aksi istikamette bir rapor yazarak davalı şirketi kusursuz bulur. İşte adalet sistemimiz... İnsan hayatı, bu kadar ucuz, mahkemenin itibar ettiği bir müessesesi bu kadar hafif olamaz. Bu çürümenin, bu kokuşmuşluğun bu para ilişkilerinin mutlaka önüne geçilmesi gerekir. Ehli vukuf değil, bilir kişi. Doğru doğru, bilir kişi... İşini bilir kişi. Vay bu kişilerin raporlarına dayanarak karar veren hakimlere. Hem 4 sene süren dava, hem bilirkişi zikzakları. Yakında AİHM'nin verdiği yıllık tazminat tutarları, bütçeden yargıya ayrılan payı aşarsa şaşmayınız.