Türkçe'nin yeniden devlet dili olmasının hemen hemen 750. Türk Dil Kurultayı'nın ilk toplantısını yapmasının 75. yılındayız. Her ikisi de bayram. İlki 13 Mayıs'ta Karaman'da, ikincisi 26 Eylül'de İstanbul'da kutlanıyor. Türk Dili Bayramı'nda ne yazık ki "Türkçe, yarınlarda yaşayacak mı?" kaygısı hem de devletin tepe noktasında telaffuz edilebildi. Türkçe, Türkler var oldukça yaşayacak. Dil, bir milleti teşkil eden temel unsurlardan. Buna rağmen böyle bir endişe taşıyanlar da büsbütün haksız değiller. Çünkü büyük şehirlerimizin bir çok semti adeta yabancılaşmış. Oralarda sadece mağaza tabelaları değil, hayatın bütün unsurları bize uzak. Bunun esas sebebi, milletimizin tarihin bir döneminde geri kalmış olmasından ileri geldi. Bir diğer millete dair neyi alıyorsanız o dile ait kelimeleri de birlikte getirmektesiniz. İlaçtan teknolojiye, spordan savunmaya kadar böyle. Ekonomin zayıfsa dilin de zayıf. Çok kere dışarıdan gelen kelimeler olduğu gibi kaldı. Ya hiç Türkçeleştirmedik veya Türkçeleştirmekte geç kaldık. Bakınız mesela "mail". TDK buna "elmek" dedi fakat bir türlü revaç bulmuyor. Keza faks veya fax'a "belgeçer" denmesinin tutunamaması gibi. Halbuki bunlar zamanında yapılsaydı pekâlâ mümkün olabilirdi. "Enflasyon" ise "hayat pahalılığı" kelimesini gündemden çıkarttı. "Varoş"un "kenar semt" ve "dış mahalle"nin yerine geçmesi de bir başka misal ki yüzlercesi sayılabilir. Hep demişizdir. İnancımızı bir kere daha tekrarlıyoruz. Bir dili inşa edenler, onu muhkem kılanlar, zenginleştirenler, yazar, şair, romancı ve fikir adamlarıdır...dil, dersle değil, okunarak ve duyularak öğrenilir. Türkçe'yi bilhassa iyi konuşanların varlığı çok mühim. Şimdilerde güzel Türkçe konuşanlar meyanında korkutucu bir fakirlik yaşamaktayız. İstanbul Türkçe'sini konuşanlar azaldı. Yazanlara gelince burada da çok sevinilecek bir durum yok. Türkçe'yi iyi konuşan kürsü mensupları ne kadarsa iyi tasarruf eden yazarlarımız da o kadar. Mutlaka sık sık yarışmalar açılmalı. Esaslı ödüller konmalı. Marifet iltifata tabidir. Bir taraftan koruyucu tedbirler, bir taraftan teşvik edici gelişmeler olmalı. Koruyucu tedbirlerde belediye mevzuatında değişiklik olabilir. Yabancı isimleri kullanan mağazalar, şirketler, ayrıca vergiye tabi tutulmalı. RTÜK mevzuatı geliştirilerek televizyon ve radyo yayınlarının Türkçeleri de sıkı bir takibe alınmalı. Veya mevzuat müsaitse tatbikata geçmeli. Çocuk sadece kötü resimden, görüntüden değil, kötü sözden de menfi manada etkilenir. İmparatorluk zora girince, Türkçe bunalıma düştü. Hayli maceralar yaşadık. Sıkıntılara girilip çıkıldı. Aşırılıklara tevessül edildi. Bir zamanlar da Türkçe kavga, hem de hırpalayıcı kavga mevzuuydu. Dilde ırkçılıklar oldu. Neyse ki sonunda sağ duyu galip geldi. Büyük bir tarihten geldiğimiz, saf Türkçe olamayacağı gibi gerçekler görülerek dili fakirleştirmekten başka bir şey olmayan özleştirme hatalarından vaz geçildi, Türkçe, yakasını ideolojinin tasallutundan kurtardı.. Türkçe, Türkiye dışında çok yerde mevcut olmakla birlikte esas itibariyle bizden başka Kafkaslar, Orta Asya ve Balkanlardaki Türk kavimlerinin de dili. 100 sene evvel, İstanbul'da basılan kitap, gazete ve mecmua bugünkü ifadeyle Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar yayılan coğrafyada okunabiliyordu. Günümüzde o imkân yok. Gerçi şu gazete ve dergilere bakınca iyi ki yok demekten kendinizi alamazsınız. Televizyon ve internet gazeteleri ise bahsettiğimiz sahayla İslam coğrafyasına ulaşmaktalar. O bakımdan sorumlulukları çok büyük. Daha evvel de yazdığımız gibi şayet uzunca bir dönem komşularımızla ihtilaflı olacağımıza oralarda Türkçe'yi yaşatmaya devam etseydik çok daha hayırlı bir iş yapmış olurduk. Onun için Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Tek Türkçe milli bir hedefimiz olmalıdır. Türkçe Ortak Sevdamızdır. Türkçe'yi güzel konuşanlar bulunup ortaya çıkartılmalıdır. Bu üçü bizim düşündüğümüz projeler. BKY bunları hayata geçirmek için arayış içinde. Siyasi İmparatorluğumuzu kaybetmiş olabiliriz. Fakat Kültür İmparatorluğumuz yaşıyor. Türkçe İmparatorluğumuz yaşıyor. Şimdi derdimiz içerde Türkçe'yi korumak, zenginleştirmek, dışarıda Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Tek Türkçe'yi hakim kılmak. Bu gayenin tahakkuku için tek alfabenin fevkalade rolü olacaktır. Bu meselenin tarafları MEB, Kültür Bakanlığı ve TDK'dır. Büyük anlamda ise hükümet ve devlet.