Cemiyette müthiş bir patlama var. Ne patlaması? Patlama her alanda. Magandalık, holiganlık, mafyalık, dolandırıcılık, hırsızlık, kapkaç, taciz, kumar, ahlaksızlık... Bunlar ve onlarcası yıllar yılı özendirildi. Şimdi şikâyet edilmekte. Problem en nihayetinde aileye dayanıyor, cemiyet, aile üzerinde yükselmekte. Ailenin sağlam olduğu devirlerde cemiyetler, onlara bağlı olarak da milletler sağlamdır. Müslüman Türk ailesi, dünyanın en güzel aile örneğiydi. Üstüne aile yoktu. Dünyanın en güzel evlatlarını yetiştiren o aile, şimdiki gibi karı-koca ve 1 çocuktan ibaret değildi. Cemiyetimizi mahveden sebeplerin başında çekirdek aile hayatını tercih etmemiz gelmektedir. Önce büyük anne-babaların, bazı yakınların aynı çatıyı paylaştıkları aile şekli terk edildi, sonra mahalle hayatı kayboldu. Bunlara bir de apartmanlar katıldı. İnsanlık tarihinin en büyük şanssızlıklarından biri 'apartıman hayatı'dır. Geniş ailelerden kurulu mahalle hayatında herkes, birbirini tanırdı. Mahallenin hatırı sayılır, sözü dinlenir büyükleri vardır. Bunlar tabiî kontrol mekanizmalarıydı. Önce aileler küçüldü. Sonra mahalle hayatı ortadan kalktı. Sonra da yalnızlıklar başladı. Bunlar da ferdî bunalımlara, sosyal cinnetlere yol açtı. Etrafı çevrili siteler bahsettiğimiz mahalleler değildir. Karı-koca ve 1 veya 2 çocuk düzeni sürdükçe konut problemi çözülemez. Her zaman talep olacak, talep olunca da fiyatlar daima el yakacakatır. Aileden büyük anneler, büyük babalar çekilince, gelinler, damatlar onları istemeyince o boşluğu gazete, radyo televizyon dolduramadı. O yaşlı insanlar aile içinde denge unsuruydu. Tecrübeleriyle çekirdek devlette bilge kişilerdi. Çekirdek devlet, yerini çekirdek aileye bırakınca çok değer yok oldu. Halbuki aile büyükleriyle bir milletin hayatı, kültürü, geleneği nesilden nesile devredilir, zenginlikler yaşanırdı. Çekirdek aile öncesi olmayan, büyüğü bulunmayan ailedir. Ne plaj, ne kafe, ne stadyum, ne marka giyimler, ne pahalı lokantalar hiç biri çare değil. Bir üniversite mutlaka araştırsın... 18. asırda üstelik de koca imparatorlukta boşanma yaşanmış mı, 19. asırda yaşanmış mı? 20. asırda manzara ne? Son 25 senede nasıl bir sür'at kazanmış? Son 5 senede hangi korkutucu hale gelmiş. Boşanma haktır. Lakin makbul değildir. Onun için boşanma hoş karşılanmamış, bu sebeple de aile hayatı sağlam bir cemiyet devam edip gelmiştir. Şimdi boşanmalar almış başını gidiyor. Aile fren tutmamaya başladı. O yetmezmiş gibi nikâhsız yaşamalar olağanlaştı. Fuhuş 13 yaşlara kadar düştü. 50 yıl öncenin yemeklerine dönün diyen doktorlar gibi... Sosyologlar, din adamları, psikologlar da geleneksel aile yapımıza dönün çağrısı yapmalıdır. Nikâhsız hayat kesinlikle önlenmeli, boşanmaların önüne geçilmeli, nineli-dedeli hayatın zenginliği anlatılmalıdır. Çocuk, ahlakı, terbiyeyi, vefayı, fedakârlığı önce ailede öğrenirdi. Tekrar bunu tesis etmeliyiz. Çocuk mutlaka, helal ve haram kavramlarından haberdar olmalı, bunlar, kalblere nakşedilmelidir. Artık, geçmişimize sünger çekmekle çok büyük hata ettiğimizi kabul ve itiraf etmeliyiz. Her şey bitmiş değil. Vakit varken aileyi kurtaralım. Aileyi kurtaramazsak, bütün istenmedik durumlar artarak devam edecektir. Onun için eğitim sistemi gözden geçirilmeli. Televizyon, evdeki tehlike olmamalıdır. Televizyon düzeltilmezse her tedbir pansuman hükmünde kalır. İnsan, yiyen, içen, üreyen ve üreten robot değildir. İnsana insanlığını iade etmek lazım.