Eski DEP milletvekilleri tahliye olduktan sonra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, onları "eski milletvekili" sıfatıyla kabul etmişti. Bu kabul haber verilirken dahi devletin diğer organlarıyla istişare edilerek gerçekleştirildiği dile getirilmişti. Buna rağmen hem tahliyeye hem de üstelik başbakan yardımcısı da olan dışişleri bakanının kabulüne sinirlenen AK Partili 10 milletvekili sert bir bildiri yayınlayarak böyle bir gelişmeyi protesto ettiler. Bu milletvekillerinin dedikleri doğru söyleyiş şekilleri yanlıştı. Bu yüzden de çıkışlarından hiçbir fayda elde edilmedi. Abdullah Gül neticede bu ülke vatandaşı birkaç kişiyi kabul etmekle ne kaybedildi? Hiçbir şey. Aksine o eski vekiller gittikleri yerlerde birlik beraberlik mesajı verdiler. Samimi olmadıklarını ileri sürenler çıkabilir. Fakat kim kimin kalbini yarıp da niyetini okuma hünerine sahip? Üstelik böyle bir tavrın dışladığı o insanlar şimdi PKK'nın da sözlü saldırısına hedefler. Zaten demiştik "dönek denmeyi göze alamazsanız bir yararınız olamaz". Başbakan Tayyip Erdoğan bildirici arkadaşlarını grup konuşmasında haşladı. Başbakan mantıken doğru diyor. Bağımsız milletvekili olmadıklarına göre bağımsız hareket edemezler. Bir parti çatısı altında bulunduklarına göre o partinin siyasetine aykırı davranamazlar. Öbür türlüsü isyan olur. Nitekim yeni ortaya çıkıyor ki bu milletvekilleri Abdullah Gül'e misilleme olsun diye MİT eski daire başkan yardımcısı yarbay Korkut Eken'i cezaevinde ziyaret etmeyi de düşünmüş, fakat parti yönetiminden çekindiklerinden vaz geçmişler. İyi ki vaz geçmişler. Çünkü öfkeyle kalkan ziyanla oturur. Bu değerli milletvekilleri âni refleks gösterdiler. Halbuki meseleyi parti içinde halledebilirlerdi. Hatta varsa bir söyleyecekleri tahliye olmuş sanıklarla da görüşebilirlerdi. Korkut Eken'i ziyareti ise daha evvel düşünmeli, hukuk ve siyaset zemininde ne yapacaklarsa daha evvel yapmalıydılar, bundan sonra da yapabilirler. Yapamayacakları ise iki madde.. Öfkelenmek ve birliği bozmak. Bu gibi çıkışlar ormanı tutuşturan izmarit gibidir. Nerede duracağı belli olmaz. Hepsi Demokratik Parti adı altında partileşen 41'ler çıkışını iyi bilirler. 1965'ler Adalet Partisi bugünün AK Partisi gibi istikrarı yakalamışken 1969'da parti ikiye bölündü. Kopan 41'ler zamanın derinliğinde eridi gitti. AP kan kaybetti zayıfladı. İktidarın zayıflaması anarşi ve terörü hızlandırdı, ardından 12 Mart 1971 darbesi geldi. Teknokrat hükümetler kuruldu. İşler karıştı, terör azdıkça azdı, istikrar bozuldu, enflasyon kudurdu, tâ 12 Eylül 1980 darbesine kadar gidildi. Onun için herkes çok dikkatli olmalı. Boğaz dokuz boğum. Dokuz düşünüp bir söylesinler. Haklı olmak her zaman tek başına yetmez. Neyin ne zaman nasıl ve ne maksatla söylendiği de önemli.