39 yaşına giren Altın Koza, 15. şenliğini yaşıyor. Bu festival, 1969'da başladıysa da yıllar içinde kopmalar olmuştu. Altyapıdaki yüksek başarısı herkesçe kabul edilen Aytaç Durak, şimdi kitap, kültür ve sanata yöneliyor. Böylece hizmetlerini taçlandırmış olacak. Bunlara eğilirken bir şansı da bu işlerin anlamını bilen, okumanın, kültürün insan hayatındaki yerinden haberli bir valinin Adana'nın başında olması. Hem başkan Aytaç Durak'ı ve hem de vali İlhan Atış'ı bir rüzgâr estirmenin heyecanı içinde gördük. Öyle anlaşılıyor ki Akdeniz'in iki ucundaki iki güzel kentimiz Antalya ve Adana, bir rekabete girecekler. Adana, sadece pamuk yetiştiren bir Çukurova toprağı değil. Bu bereketli toprak, sanat, edebiyat, fikir, sinema ve sanat dünyamıza birçok usta imza kazandırdı. Bunda Adana'nın tarih zenginliği, tabiat güzelliği, insanının gönül derinliği gibi sebepler rol oynamakta. Çocukluğumuz Adana'sında yazlık sinemalar vardı. Sinema, o devirde ortalama Türk ailesi için başlıca eğlence mekânıydı. Siyah beyaz filmler zamanıydı. Sonraları kapalı salon olarak ilk lüks sinema Alsaray açıldı. Şimdilerde İstanbul'dan ileri alışveriş merkezlerinde her şeyiyle sinema var. 15. Altın Koza Film Festivalinde hem ulusal ve hem de uluslararası filmler yarışmakta. Uzun metrajlı filmler, öğrenci filmleri, belgeseller dereceye girmek için görücüye çıkacaklar. Ayrıca Akdeniz ülkelerinin kısa metrajlı filmleri Adana'da buluşuyor. Açılış filminin ismi Limon Ağacıydı. Film, Filistin, Alman ve Fransız ortak yapımı bir çalışma. İsrail savunma bakanı, bir gün bir yere taşınır. Orada 40 yıldır mevcut olan bir limon bahçesi vardır. Bahçenin sahibi orta yaşta dul bir kadındır. Buradan terörist gelir, bakana zarar verir diye İsrail, bahçedeki limon ağaçlarını kestirir. Bakanın karısı kocasının yaptığını kabullenemez. Bir anlamda bir Arap ve bir Yahudi kadının hikâyesi. Şunu dememiz gerekir. Sinema iyi bir senaryo varsa vardır. İyi bir senaryo, iyi bir yazar olursa olur. En iyi senaryo iyi romandan damıtılır.