Amasya için "saklı şehir" desek yanılmış olmayız. Hem bu kadar gözler önünde, ortasından şehirlerarası yolların geçtiği bir il ve hem de güzelliğinden habersiz olduğumuz bir yer. Bu şehrimizden çok geçmişliğimiz var. Fakat o şehri yeni keşfedebildik. Sebebi şu. Bildiğiniz gibi iki sene kadar evvel "Elazığ okuyor" diye Bir kitap okuma kampanyası tertiplemiştik. Elazığ'da vali Muammer Muşmal ile birlikte hayata geçirdiğimiz fikri sonra Iğdır'da tekrarladık. Şimdi de Amasya'da gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Yakında "Türkiye Okuyor" projesine dönüşecek. "Amasya okuyor" kültür yürüyüşü için vali Mehmet Celalettin Lekesiz'e verdiğimiz söz ve milli eğitim müdürü Nihat Akkurt'un orada bulunmamız icap ettiğine dair çok halisane daveti üzerine bu vilayetimize gittik. Gittikten sonra da "iyi ki gelmişiz" diye düşündük. Bir kere önemli bir kültürel teşebbüse destek verdik. İkincisi okuyan, düşünen, bunlarla bir senteze varıp fikir üretebilen bir vali ile tanıştık. Onun çalışkan ekibini sevdik. Amasya'yı ve Amasyalıyı yakından görme fırsatını elde ettik. Amasya Okuyor kampanyasının ödülü hak eden gençleriyle heyecanlarını paylaştık. Amasya, çok sarp dağlar arsında. Aşkı, Ferhat'ın burnundan getiren bu dağların ortasından Yeşilırmak, bir Amasyalı sakinliğiyle geçip gitmekte. Yalçın dağların ortasından bir ırmağın telaşsız akışı, o tabiatta bir vadi meydana getirmiş. Amasya bu vadinin iki yakasında nehri görecek şekilde kurulmuş. Tarih öncesinden beri sürüp gelen bir memleket. Birçok medeniyet, bu topraklarda yeşermiş, boy atmış, var olmuş ve günü gelince yitip gitmiş. Bizi en ziyade ilgilendiren bugün de dipdiri Selçuklu ve Osmanlı eserleri. Ama diğerleri de iz bırakan hayatlar yaşamışlar. Müzeler bunun isbatı. Osmanlı mimari şaheserleri Edirne, Bursa, İstanbul'dan sonra herhalde en ziyade Amasya'da görülüyor. Beyazıd Camii tek başına bir harika. Ama, her eser, bir harika. Hani dünyanın şu harikası-bu harikası diye iddialar vardır. Bizde sekiz değil, sekiz bin değil, sekiz milyar harika mevcut. Camiler, minareler, imaretler, Bimarhaneler, köprüler, medreseler, türbeler, çeşmeler, hatlar, tezhipler tek tek harika. Ama çınar ağaçları da birer harika. Eminiz ki Bayezıd Camiinin önündeki iki çınar gövdesini hiçbir yerde görmemişsinizdir. Bayezıd veya Beyazıt Camii deyince... Anlatmadan geçemeyeceğiz. Şehrin irfan emini muhterem Mehmet Tektaş'a minare girişleri ve cami dış duvarlarında gördüğümüz "vavları "sorduk "Neden vav?". Bu "vav"lar Bursa Ulu Cami'deki gibi. Daha küçük, fakat yer yer tezhipli. Şu karşılığı aldık. "Demişler ki: Üç "v"ye dikkat et, vakıf, vakit, vebal". Şunu öğrenip hayat düsturu edinmek için Amasya'ya velev ki yalın ayakla dahi olsa gelmeye değme mi? Yeşilırmak kıyısında beyazın olanca sultaniliği ile sıralanmış Yalı Boyu evlerinin nefasetini anlatmak mümkün değil. O güzellik ancak yaşanabilir. Hatuniye mahallesi de öyle. Sadece o konaklar değil, asırlardır hizmet veren köprüler, Amasya'yı kimselere kaptırmayan yalçın dağlar ve gözünüzün gördüğü her şey tek kelimeyle güzel. Bir ân için mekân karışıklığına düşmemek mümkün değil. Burası neresi? İstanbul mu, Saray Bosna mı, Gümilcine mi, Bursa mı? Bu dünyada mânevî iklim de elle tutulacak kadar zengin. Bu yüzden buranın insanları ilk ânda fark edilecek denli yumuşak huylu. Amasya'ya varınca sanki bu asırdan çıkıp 16. yüzyılın asude günlerine giriyorsunuz. Amasya'da sanki şehzadeler hayattalar. Halk, sanki o şehzadelerle her gün birlikte. Her birine sevgileri yüksek. Zirvede olansa Bayezıd-ı Veli. Amasya, hiç şüphesiz ki medeniyetimizin emsalsiz halkalarından biri. Ama biz hâlâ kendi değerlerimizden gafiliz. Bir kısım insanlarımız için önce New York gelir, önce Londra, hatta Moskova. Halbuki her şey burada. İnsanlık da zenginlik de tarih, tabiat ve kültür de. Huzur da. Amasya şeyh'ul hattatin Şeyh Hamdullah Efendi'yi yetiştirmiş bir belde. Bir şiir iklimi. Bir ilim kalesi. Şehzadeleri eğitip saraya cihan padişahı olarak teslim etmiş bir müstesna ocak. Davos deniyor. Derler çünkü dışımızdaki dünya değerlerini markalaştırıyor. Bizde nice Davoslar var. Fakat saklı kalmış. Ancak onlar artık ortaya çıkacak, çıkıyor. Mehmet Celalettin Lekesiz layıkıyla bir entelektüel. Kendini Amasya'ya adamış bir vali, bir Amasya sevdalısı. Projelerini anlatıyor. Bir dünya dolusu teşebbüs içinde. Yeşilırmak'ta gondol gezintisinden elmanın yanı sıra kiraz, çiçekli bamya ve yeni keşfedilen mermerin tanıtımına kadar...