ANAYASA YAPABİLMEK!..

A -
A +
TBMM Başkanı Sn İsmail Kahraman'ın "Anayasa Uzlaşma Komisyonu"na riyaset etmesi, bu işin bu defa bitirileceğine dair bizi bir hayli ümitlendirmişti.
Zira partiler, darbe anayasasının terk edilerek sivil bir anayasanın yapılması hususunda fikir birliği içindeydiler. En azından kimse bu fikre muhalif olduğunu pek öyle yüksek sesle dile getirmiyordu. Esasta birlik vardı. Ayrılık, usul ve tali konulardaydı. Bunlar da partileri bir hayli yormuştu. Kimse tank gölgesinde yapılmış 1982 Anayasasını müdafaa etmemekteydi. Bu sebeple seçimlerden hemen sonra ve ivedi işlerden olarak anayasa mes'elesi ele alındı.
4 Parti önce uzlaşma komisyonunda mutabakata varacak ve çizilen yol haritasıyla menzile yürünecekti. Komisyona başkanlık eden Sn İsmail Kaharaman'ı tâ MTTB genel başkanlığından beri tanırız. Devlet umuru görmüş, bakanlık yapmış, hukukçu bir insandır. İtidalli tavrı, güler yüzü ve sabrıyla zorlukları aşabileceğini düşünüyorduk.
Seçimler yapılıp kişiler değiştiği, yepyeni bir komisyon kurulduğu ve bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun başında da bir akil adam bulunduğu halde bu komisyon hiç beklenmedik bir zamanda birden bire dağıldı, yahut çöktü.
Türkiye içerde terörle, dışarda 7 Düvelle mücadele ederken bu manzara yaşanmamalıydı. Ne var ki "Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan bellidir!" diye bir söz vardır. Komisyon kurulduktan kısa bir süre sonra CHP cenahından mızıklanmalar başlamıştı. CHP ne zarar gördü ve neyinden rahatsız olduysa bir zaman sonra komisyonun adına itiraz etmeye başladı. Buna göre "Uzlaşma Komisyonu" değil, "Darbelerden Arındırma Komisyonu" denmeliydi. Halbuki ikisi arasında mahiyet farkı var. Birincisi yeni bir anayasa yapmak için yürünecek yol haritasına dairken diğeri mevzuatdan darbe mahsullerini ayıklama çalışması demekti. İkinciyi birincinin yerine ikame etmektense ayrı bir komisyon olabilirdi. CHP önce mırıldanarak sonra da dik sesle bu ismi telaffuz etmekle de kalmayarak rejim üzerinden tartışma başlatmak istedi. Buna göre sözü geçen komisyonda başkanlık sistemi üzerine konuşmak caiz değildi. En nihayet çocukların "bana ne, bana ne oynamıyorum!" demesine benzer şekilde "başkanlık konuşulacaksa biz yokuz!" diyerek toplantıyı terk ettiler.
Bu çıkışın zamanlaması gözden kaçmadı:
Masa, Deniz Baykal'ın partisine getirdiği çok ağır eleştirilerin sabahında devrildi. Sn Baykal, bazı vekillerin münasebetsizlik denecek çaptaki söz ve eylemleri üzerine artık daha fazla dayanamayarak âdeta patlamıştı. Bu partiye çok uzun yıllar emek vermiş bir insan "CHP giderek HDP çizgisine kayıyor" demek gibi ürküten bir tesbit yapmıştı. O kadar da değil, Suriye mes'elesinde partinin gayrı milli yol izlediğini de söylemekten geri durmamıştı.
Bunları dile getiren başka biri olsa mutlaka partiden ihraç edilirdi. Bu mekanizma Baykal için işletilemeyeceğine göre böylesi dehşetli suçlamaların bir ân evvel unutturulması şarttı. Aksi halde parti karışacaktı. Bu sebeple komisyonu dağıtma gibi bir yiğitlik gösterisini sahnelediler.
Bu CHP ile yeni bir anayasa yapılamayacağı netleşmiştir.
HDP ile hiç yapılamaz.
Geriye MHP kalmaktadır.
AK Parti, MHP ile basın üzerinden değil, doğrudan doğruya sıcak temas kurarak endişelerini telafi etmelidir. Türkçe'nin tek resmi dil kalması, başşehir, bayrak, devletin bütünlüğü gibi mevzularda bir ihtilaf olmaz. Tek sıkıntı Başkanlık mes'elesidir. Bu da halka gidilerek çözülür.
Yeni ve sivil bir anayasa MHP ile de yapılamazsa bu iş, bir ayıp olarak meçhul bir tarihe kadar sürüp gider. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.