Bugün Ankara'da 2004'ün en önemli zirvesi yapılıyor. Bu bir devlet zirvesi. Masanın etrafındaki isimler, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök. Konu Kıbrıs. Bu zirveden sonra aynı heyet bu defa da Rauf Denktaş ve seçilecek KKTC başbakanıyla bir zirve daha yapacak. Bugünkü zirve koordinatların tesbiti, ikinci zirveyse uygulamaya dair olacaktır. Bu zirvede Annan Planı enine boyuna tahlil edilecek. Zira plan bazıları için kurtuluş reçetesi bazıları içinse ihanet vesikasıdır. Bir kere daha müzmin ak ve kara hırçınlığındayız. Halbuki orta yol gri renktedir. Onun için zirvede topyekûn kabulcü ve toyekûn redci bir tutum izlenmeyecektir. Böyle bir strateji sağlıklı da olmaz. Türkiye, AB'ye girmek istiyor. Avrupa ise KKTC'yi masaya sürüyor. Türkiye'nin KKTC'yi gözden çıkartması mümkün değil, bunu kimse beklemesin. Ama yoluna taş olmasını da istemiyor. En uygun olanı ne ise onu seçmek için zirve gerçekleşiyor. Bu bir arayış, millî menfaatlerimize en uygun çıkış yolunu bulma toplantısı. Çünkü... Çünkü, biz 1875'den beri Kıbrıs'ta hep kaybettik. Bir kere daha kayba tahammülümüz yok. Bu meseleye dair Genelkurmayla Hükümet arasında derin görüş ayrılıkları olduğu söylentileri ise inandırıcı değil. Açı farkı vardır, fakat uzlaşmaz görüşler olacağı uzak ihtimal. Sivili askeriyle herkesin arzusu AB'ye girmek, bu maksatla aralıkta müzakere tarihi alabilmek, bununla beraber Kıbrıs'ı veya diğer adıyla Akdeniz'i kaybetmemek. Dışişleri daha evvel Genelkurmayla da temaslar kurarak orta yolu bulmuştu. Masaya yatırılacak dosya o dosya olmalı. Buna göre gevşek bir federasyon öngörülüyordu. Teklifin tafsilat ve teferruatı müzakere edilecektir. Federasyon mu, Konfederasyon mu, bir üst devlet var mı yok mu? Bunların netleşmesi lazım.