Osmanlının "evvel yoğ idi böyle adet" dediği misal, önceleri "etik" diye bir kelime yoktu. Şimdilerde etik, ahlakla mücadele halinde, onun yerini almaya çalışıyor. Ahlak, dini terminolojiden bir kavram. Onun için ahlakı referans olarak alıp konuşmak bazıları için zül gibi geldi. Çağdaşlık kompleksi, ahlaka mesafeli durmayı gerektirmezken bir kısım aydınlar bunu yaptılar. Böylece bir müessese, var olması gereken ağırlığıyla kendini hissettiremedi. Ahlaktan bahsetmemek, hayatı, ondan mahrum etmek muazzam bir boşluğa yol açıyordu. Etik, bu boşluktan bi'l istifade dilimize girdi. Doğru zamanda doğru maksatla kullanılsa pek de dert sayılmaz ama yine de ahlakın yerini tutması mümkün değil. Ahlaksızlık yapan biri, adaletin tecellisi için cezai bir müeyyide görmeli. Hukuktan mukaddem göreceği ilk spontane müeyyide ise ona "ahlaksız!" denmesidir. Çantası çalınan kadın, trafikte bir magandayla tartışan kerli-ferli beyefendi, alı al, moru morken diğerinin arkasından "ahlaksız!!!" diye bağırır. Bu hallerde etik kalp para gibidir, geçmez, kullanmaya kalkışmak tiyatro olur. Tahayyül buyurunuz. Kapkaççı, çantayı çalmış seğirtmekte, mağdure ise arkasından tepiniyor "etiksiiiz!!!" Bir hırsıza, yan kesiciye, dolandırıcıya "etiksiz!" deseniz ne yazar? Ahlak kelimesinden sakınarak etik demeye şiddetle özen gösterenler kızdığında ne diyor? Etiksiz mi, ahlaksız mı? Neş'e veya öfke ânında hiç düşünmeden tabii olarak kullanılan kelime dilin malıdır. Seçerek, düşünerek, kelimeden kelimeye atlayarak konuşma, iğreti bir konuşmadır. O konuşmayla sohbet olmaz, olsa da lezzet bulunmaz. Ahlak iltifat görmeyince , sohbet de kendiliğinden müsaade istiyor. Böylece de ortalık kala kala ekranın görsel efekt unsuru haline gelmiş sunucularının söyleşilerine kalıyor, yapmacık, lezzetsiz ve sığ. Elbette mesele bunlardan ibaret değil. Ahlak veya etik. Peki neye göre ahlak yahut etik? Şimdilerde bazıları bu etik kavramını olur olmaz yerlere taşıyorlar. Demokrasi etiği, spor etiği, laiklik etiği, yarışma etiği, televizyon etiği vs vs... Sizce bu doğru mudur? Eğer; dudaktaki ruj gibi kullanılan etik, bildiğimiz ahlaksa o tektir. Kişiden kişiye değişmez. Değişirse ortak kabulden çıkar. Saat, faraza 10.00 iken kimse o vakti 15.00 olarak ilan edemez. Kilo, bin gramdır. Herkes böyle kabul etmeye mecbur. O halde, kimse, mutlak ahlakın ahlaksızlık saydığını etik, ahlaka uygun kabul ettiğini de etiksizlik gibi gösteremez. Bunlar yapılıyor mu? Evet. Kavram kargaşası bu toplumun en netameli konularından. Değerler yerinden kayınca kavram kargaşası zuhur ediyor. Onu da kakafoni ve curcuna takip ediyor. Etik, dudaktaki rujsa ahlak, bir hayat üslûbudur. Asgari ücret tartışılıyor... Halbuki... Asgari ahlak icabı, bunu tartışmaya hacet yok. Bir aileyi asgari ücrete mahkûm etmek ahlaksızlığın tâ kendisi.