Türk-Alman San. ve Tic Odası'nın açılması dolayısıyla yapılan açıklamadan anlıyoruz ki Almanya'daki Türk iş adamlarının cirosu 40 milyar euroya ulaşmıştır. Bu iktisadi kudretteki bir topluluk her ülkeyi sallar. O iş adamlarının bazısı Alman vatandaşı. Bugün iş dünyasında böyle bir değişim yaşanıyor, yarın siyaset dünyasında yaşanacak. Bir zaman sonra Alman hükümetinde Türk bakanlar yer alacaktır. Alman ekonomisinde söz sahibi, Alman siyasetinde etkin Türklerin hangi pasaportu taşıdığı mühim değil. Mühim olan Türkiye muhabbetinin kalplerinde hep devam etmesi. Köklerinden kopmamaları. Almanya'da Türk ve Alman Sanayi ve Ticaret Odası açılırken Avusturya'da da bir başka güzellik yaşandı. Avusturya'nın yeni cumhurbaşkanı Dr. Heinz Fischer o makama gelirken aynı zamanda Türkçe broşürler de bastırmış. Bu bir zaruret. Almanya gibi Avusturya'da da Türk asıllı seçmen seçime ağırlığını koymakta. Türkler, yalnızca Almanya, Avusturya'da değil, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsviçre ve daha bir çok Avrupa ülkesinde de mevcut. Oralarda da ticaret, ekonomi, üretim ve giderek siyasette varlıklarını iyiden iyiye hissettirmekteler. Bir gün bu devletlerin kabinelerinde de Türk bakanlar olacak. Parlamentolarını saymıyoruz zaten milletvekilleri mevcut. Bu noktadan bakınca referandum sebebiyle Türkçe'nin AB'nin resmi dili olma şansını kaybetmesi gerçekten hayıflanılacak bir neticedir. Bununla beraber iki günlük uygulama şunu gösterdi. AB, KKTC için özel bir statü geliştiriyor. Belki şimdilik tanımayacak ama Başbakan Talat'ın dediği gibi varlığını kabul edecek. Hatta etti bile. Kıbrıs'ın kuzeyinde Türkler yaşıyor. Devlet olduklarını ilân etmişler. Bir devlet tarafından bile olsa tanınmakta. Engelleme olmasa bir çok devlet tanıyacak. AB, artık bu realiteyi görmezden gelemez. Nitekim söz konusu devlet vatandaşlarının Annan Planına evet demeleri 259 milyon euro ile mükafatlandırıldı. Bununla da kalınmıyor, AB ünitelerinde temsiliyet imkânı da getirilmekte. Verheugen bile askerimizin garantörlük sıfatımız sebebiyle adada bulunduğunu ve bu bulunmanın herhangi bir mahzuru olmadığını dile getiriyor. Aynı yerlerin daha dün denecek kadar yakın tarihte askerimize işgalci dediği hatırlanırsa alınan mesafe daha iyi kavranır.. O halde Ankara, Türkçe'nin kabulü maksadıyla da teşebbüse geçmeli. Sadece KKTC için değil. Avrupa'nın hemen her devletinde milyonlarca Türk yaşamakta. Bu odalar, bu seçimler hem Türklerin, hem Türkçe'nin Avrupa'daki varlığını göstermekte. Ne gariptir. Türkler, Avrupa'nın her köşesinde fakat AB'de değil. Avrupa'daki Türk nüfus, Yunanistan'ın yarısı kadardır. Bu çapraşık durumu hiçbir Avrupalı izah edemez. Otranto. Viyana... Brüksel... Kızılelma.