Ancak vicdanı dumura uğramış kimselerin edebileceği o berbat laf, en acılı anda Somalı vatandaşlarımızı da insan olan herkesi de kalbinden yaraladı...
İkisi de belki aynı gün konuştular. Aynı saatlerde olmasa bile hadise, aynı iklim çerçevesinde geçti. Bu hadise, bizde kendini aydın sananların cahil sayma gafletine düştüğü halkın o yabancılaşmış kuru diplomalılardan ne kadar ileri, üstün ve faziletli olduğunu isbat etmeye kâfidir:
Birinin adı Murat Yalçın; diğerini siz biliyorsunuz; amiral gemiliğini kaybetme sürecinin sancısındaki gazetede bir sütunu işgal etmekte...
Murat Yalçın, Erzurum'dan gelme Somalı bir işçi. O dehşet anlarında sağ kurtarılıp sıhhi imdat arabasına alındığında söylediği sözle Türkiye'yi sarstı. Bu kardeşimiz yerin yüzlerce metre altından isli, kömürlü ortamlardan getirilip sedyeye uzatılırken şunu dedi:
-Çizmelerimi çıkartayım mı; sedye kirlenmesin?!
O şartlarda bile temizliği, devlet malına ziyan vermemeyi düşünüyordu. Daha sonra kendisiyle mülakat yapıldığında "biz böyle yetiştirildik!" dedi. İlkokul mezunu, belki ortaokul terktir. Kendisini yetiştiren ananın okuma yazması olmayabilir. Babası muhtemelen "askerde okumayı" sökmüştür.
İşte o Murat Yalçın, sedyeye uzatılırken söylediği sözle Türkiye'yi sarstı. Eş zamanlı konuşan bir başkasıysa ürpertti. İnsan bu kadar gaddar olabilir miydi? Ekranda Soma faciasını tahlil ederken o ân bir kısmı şehit olmuş, bir kısmı yer altında ölümle pençeleşen işçilerle dışarıda perişan vaziyetteki ailelerine "AK Parti'ye oy verdiniz, bu başınıza gelenler size müstahak!!!" deme cür'et, cehalet ve sefaletini gösteriyordu.
Şu vaziyete bakınız:
Biri ilkokul mezunu, bin lira civarında maaşla yer altında ekmek parası arayan halktan bir vatandaş, diğeri üniversite mezunu, bir gazetenin sütunu kendisine teslim edilmiş aydın sanılan diplomalı bir sorumsuz. Bir kimseye 'aydın' yahut 'cahil' demek için icraatlarını görmek lazım. Şu iki manzaraya bakınca kimin hangi sıfatı hak ettiği ortaya çıkmakta...
Bu toprakların her çeşit değeriyle alâkasız, vicdan hissinden uzak, insaftan, habersiz birileri sırf diplomaları var diye aydın olabilir mi?
İnsanın diplomasının olması, yetkisinin olması, parasının olması, lüks imkânlarda yaşaması başka aydın, münevver, entelektüel, seçkin olması başkadır. Okullarımız en azından uzunca bir dönem, diplomalı mankurtlar yetiştirdi. Bunlar yabancılaşmayı fark saydılar. Başkalaşmayı, kendi dinine, soyuna, halkına aykırı durmayı hüner gördüler.
Bu vatan, bir asırdır en büyük ihanetleri elindeki diploma, halindeki fiyaka, boynundaki kravat yüzünden aydın zannedilen yobazdan gördü.
Çeyrek aydın, musibettir.