Cumhuriyetin başından 1990'lara kadar "Babıali" denince basın dünyası anlaşılmaktaydı. Kelime, Sadaret/Başbakanlık kapısından gelmekte. Bu yüksek kapı, Hükümet için "Babıali" diye sıfat olmuştu. Hükümet, orada olduğundan gazete ve dergiler de Sultanahmet-Sirkeci arasında yer alıyorlardı. Sonraki yıllarda Ankara başşehir olduğu halde, matbuat İstanbul'da kalmaya devam etti. Ondan sonra "Babıali" matbuat için kullanıldı. Babıali, gazetelerin hem matbuat ve hem de basın dönemi sıfatıdır. Gazete ve televizyonlar '90'lardan sonra Bâb-ı âli'den taşındılar. Hatta birçok yayınevi de bölgeden ayrıldı. Bugün "Babıali" ismi iki şekilde yaşamakta. Divanyolu'ndan yokuşun başına kadarki kısacık yolun ismi, Babıali Caddesi'dir. İsim bir de BKY-Babıali Kültür Yayıncılığı markasında yaşıyor. Bu hizmetle vitrinlerde, raflarda, evlerde gündemini korumakta. Şimdilerde "Babıali" diye bilinen bölge, bir oteller kenti haline geliyor. Bir dönem ilme, irfana, kültüre ocaklık yapmış olan bir tarihî semt, bu vasfından tamamen çıkmakta. Halbuki her ülkenin kültürle eş anlamlı yerleri vardır. İstanbul, OMT'nin kültür payitahtıdır. İstanbul'un kültür merkezi de Bâb-ı âlidir. Basın, Bâb-ı âli'yi terk ettikten sonra plazalara girip medya oldu. Bir taraftan terk edilmişlik, bir taraftan haşin trafik, bir taraftan devâsa oteller İstanbul'un kültür ruhu Bâb-ı âli'yi tükenişe zorlamakta. Sirkeci'ye kadar inecekken yarıda kesilen Babıali Caddesi ismi bile yarın değişebilir. Ne yapmalı? Hayat devam ediyor. Gidenler gitmiştir. Ne var ki daha güzelini, daha çağdaş olanı yapmak mümkün. Sultanahmet Adliyesi Çağlayan'a taşındığından şimdi boş. Binaya İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü de talip. Ancak, İstanbul Lisesi külliyesini bu müdürlüğe tahsis etmek daha isabetli olur. Sultanahmet Adliyesi ise Bâb-ı âli Kültür Sarayı ismiyle cıvıl cıvıl bir etkinlik mekânına dönüştürülebilir. Burada neler yapılır? Neler yapılmaz ki? İsteyen yayınevine yer kiralanır, konferans salonları açılır, hat, ebru gibi el sanatlarına mekânlar tahsis edilir, fuar alanları yapılır, içinde oturulup çay-kahve içilebilen kütüphaneler, internet salonları, kitap müzesi kurulur, imza günleri tertiplenir, yazar okulları hayata geçer, yazar, editör ve mütercimlere odalar verilir, 5 ayrı dilde göze ve kulağa hitap edecek tarzda Türk, İslam ve dünya kültür hayatından yazarlar ve eserlerle alakalı tanıtımlar yapılır. Gazetecilik, iletişim ve edebiyat fakültelerine talebeler için staj ve kurs imkânları hazırlanır, çocuklara kitap ağırlıklı oyun alanları hizmeti verilir, kitaplara dayalı çekilmiş filmlerin gösterildiği bir sinema salonu ücretsiz gösterim yapar. Kısacası kitapla, kültürle, tarihle gelecek zamanlar ve gelecek nesiller modern şartlarda buluşturulur. Ferah, girenin çıkmak istemeyeceği 24 saat açık ve daimi fuar şeklinde muhteşem bir yer. Bu fikre devletin sahip çıkması gerekir. Kültürde de 17. büyük güç olmazsak istikbalimiz topallar. Ancak... Şu da şarttır. Bâb-ı âli Kültür Sarayı'nın kapısında Arapça aslıyla ve Türkçe Latin harfleriyle şöyle yazmalıdır: Rütbet'ül ilmi ale'r ruteb. İlim rütbesi, her rütbenin üstündedir. Hadisi şerif.