Bir tarafta Papalık, bir tarafta Patrikhane. Bunlar, Hıristiyan dünyasındaki kurumlar. İslam dünyasında karşılığı boş. O boşluğu Papa'nın Türkiye'yi ziyareti münasebetiyle Diyanet İşleri Başkanlığımız doldurdu. Bir Papa, ilk defa Diyanet makamına çıktı. Diyanet de Türkiye de bu başarıyı öncelikle Başkan Ali Bardakoğlu'na borçlu. Hele Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı'nın Papa'yı kabulü öncesi Avrasya devletleri din işleri başkanlarını telefonla arayarak istişare etmesi, misafirine aynı zamanda cihanşümul bir karşılıktır. Keşke bütün İslam ülkeleri aranabilseydi. Papa, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den sonra Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nu ziyaret etti. Başlangıçta Papa'nın Türkiye ziyareti konuşulurken programda Diyanet'i ziyaret yoktu. Bu ziyaret, Prof. Bardakoğlu'nun kararlı tavrından doğdu. Papa ile Başkan'ın buluşup konuşmaları gündeme gelince Ali Bardakoğlu, -mealen- şunu dedi "siyasi görüşme olacaksa ben siyasetçi değilim, şayet din adamı sıfatıyla buluşacaksak beni makamımda ziyaret etmeli". Papa'nın Diyanet'i ziyareti 'eşit' makam sahiplerinin buluşması olmakla iyi oldu. Onun gibi Papa'yla başbakan Erdoğan'ın havaalanında bir araya gelmeleri de müsbet bir gelişmedir. Papa'nın Esenboğa teklifini kabul etmesi de iki medeniyet adına kazandırıcı bir adımdır. Hele Başbakanın AB için destek ricası üzerine "Türkiye'yi AB'de görmek isteriz" karşılığını vermesi de müzakerelerin yavaşlayacağı iddialarının ardından ayrıca iyi bir gelişmedir. Esasında Papa'nın altına imza konacak birçok görüşü var. Mesela dinler değil kültürler arası diyalog sözünün doğru olacağını ifade etmesi, laikliğin din yerine konmasının yanlış bir anlayış olduğunu tesbit etmesi, kürtaja karşı çıkması gibi. Kendi adına şanssızlığı 12 Eylül konuşmasıdır. Diyanet İşleri Başkanlığımızı ziyaret, esasında Papa 16. Benekdikt için bir zaruretti. Oradan bütün İslam dünyasına mesaj vermek istedi. Kırdığı kalpleri tamire çalışıyor olmalı. Buna ihtiyacı vardı. Zaten her iki 'Başkan' resmi kabulde beyazlar giymişlerdi. Bununla dolaylı olarak barış mesajları verilmekle kalınmadı sözlü olarak da barış ihtiyacı tekrarlandı. Aynı şekilde Türkiye Diyaneti için de bu ziyaret bir fırsattı. Çünkü bilindiği gibi son zamanlarda batıda İslamofobi iftirası yayılmaya çalışılarak, İslamiyet, Müslümanlar korku sebebi olarak takdim edilmeye çalışılmıştır. Bilhassa 11 Eylül'den sonra bu karalama arttı. Papa'nın o rahatsız edici konuşmayı yapmak için 12 Eylülü tercih etmesi dahi tesadüf olmayabilir. Prof. Bardakoğlu, bu vesileyle, gerek kabulde ve gerekse basın toplantısında dinimizin barıştan yana olduğunu, dinlere hoşgörü ile baktığını ve terörü reddettiğini işleme imkânını bulmuştur. Bunlar canlı yayınla bütün dünyaya duyuruldu. Meselenin şu tarafı da var, Türkiye, Papa'yı Diyanet'te ağırlamakla İslam dünyasına bir başka açıdan da Lider Devlet mesajını göndermiştir. Ankara, sırasını savdı. İstanbul ne yapacak? İstanbul mahcup olursa Türkiye mahcup olur. Onun için herkes dikkatli olmalı. Ankara'da kazanılanlar İstanbul'da kaybedilmemeli.