Ahmet Davutoğlu, 2009'da dışişleri bakanı olduğunda muhalefet, iktidar partisini köşeye sıkıştırmak için "koca partide dışişleri bakanlığı yapacak bir isim bulamadınız mı ki dışardan birini bakan yaptınız?" diyordu.
Sn. Davutoğlu, dışişleri bakanı olduğunda vekil değil, bakanlığında danışmandı. Muhalefetin bu ve benzeri itirazları üzerine biz de "Ahmet Davutoğlu, Tanzimattan bu yana gelen en iyi 3 Hariciye vekilinden biridir!" diye yazmıştık. Allah biliyor ki kalbimizden geçen ".... en iyi hariciye vekildir" diye yazmaktı. Fakat Türkiye bu tesbite hazır değildi.
Böyle bir hükme nereden varıyorduk? Sn. Davutoğlu'nu o makalemizi kaleme almadan seneler evvel henüz danışmanken MÜSİAD'ın Mecidiyeköy'deki yerinde yalnızca bir kere dinlemiştik. O kadar... Bizde iyi intibalar bırakmıştı. Daha sonra uzunca bir zaman yurt dışında kalmamız gibi sebeplerle bir daha bir araya gelemedik. En son bir buçuk yıl evvel bir pazar günü Türkiye gazetesinde bir yazıişleri çalışmasında buluşmuş ve orada hangi müşterek değerler üzerinden birbirimizle ne denli fikri ayniyet içinde olduğumuzu gördüğümüzden sohbet için geniş bir zaman hasreti üzerinde durmuş ve ayrılmıştık.
Bu iki görüşme ile icraatları, konuşmaları, eseri ve hakkında yazılanlar, kâfi kanaat sahibi olmamıza yetmişti.
Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın CB olarak yukarıya çıkması mevzubahis olduğunda Sn. Davutoğlu daha konuşulmazken bile biz, hatta risk alarak Başbakanlık ve genel başkanlık için en isabetli ismin Ahmet Davutoğlu olacağını yazmıştık. Böylece adaylığından evvel, adaylığında ve Başbakan olunca yazılar yazdık.
Bu yazıların ortak yanı şuydu:
Davutoğlu, bilge adamdır, yerlidir, millidir, son iki asırda ilk defa eli kalem tutan bir başbakan çıkartmış olmaktayız, irticalen konuşurken de fikir inşa etme kabiliyetine sahiptir...
Bu sözlerimizden "bilge adam" gibi bazıları AK Parti tarafından da tutularak sloganlaştırıldı. Kanaatlerimiz bugün daha bir pekişmiştir. Sn. Davutoğlu, dışişlerinden sorumluyken ortaya "komşularla sıfır ihtilaf!" diye bir hedef koymuştu. Bu hedefin hayat bulması Türkiye'ye en az 10 sene kazandırmıştır. Başbakan olduktan sonra Tayyip Bey'deki o enerjiyi sürdürebilecek mi? diye geniş vatandaş kitleleri çok merak ettiler. Bir süre sonra meraklar tatlı bir tebessüme döndü. O da Sn. Cumhurbaşkanı gibi Türkiye, iman, ümmet ve millet sevdalısıydı. Dar coğrafya ölçekli düşünmüyordu. Silahlı örgütlerden paralel örgüte kadar devleti teslim almak isteyen her çıkışa var gücüyle karşı duruyordu. Sn. Davutoğlu keza Sn. Erdoğan gibi iyi bir aile reisiydi. O da dua ediyordu ve dua alıyordu.
Ahmet Davutoğlu, Başbakan olduğunda "acaba emanetçi mi? Acaba geçici mi?" diye sorular konuşulmaktaydı. O dönemde hem tv'ler ve hem de sütunuzmuzda "Sn. Davutoğlu ne emanetçidir, en geçicidir" dedik. Bunu kabul halinde şahsiyetine ters düşerdi. Sn. Erdoğan, Cumhurbaşkanı olunca, "Türkiye, bugünden itibaren yarı başkanlık rejimine geçmiştir, diyorduk, Ahmet Davutoğlu Başbakan, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanıdır. Şayet başkanlığa geçilirse o zaman Ahmet Bey başkan birinci yardımcısı olur" demiştik. Nitekim Sn. Cumhurbaşkanı da bu yakınlarda böyle konuştu.
Hiç bir başarı tesadüfi değildir:
Recep Tayyip Erdoğan'ın bir vasfı da insan seçebilmesidir. Nitekim bunun son ve en büyük misali Sn. Davutoğlu'dur. Ya aksi olsaydı? Bugün başbakan Davutoğlu, bir yumuşak güç halinde oradan oraya koşturmakta.
Erdoğan-Davutoğlu ikilisi Büyük Türkiye, İslam dünyası ve dünya istikrar ve huzuru için çok lâzım.