Genelkurmay Başkanımız sayın İlker Başbuğ'u tanırız. Başbuğ, sivil ve demokrat bir insandır. Kurumlar arası hiyerarşiye bağlı, eleştiriye açık bir asker. Kâğıt parçası gibi yanılmalar çevreden kaynaklanmıştır. Sabrımız taşmasın sözü de meramı aşan bir cümledir. Nitekim bu hataları çabuk fark etmiş ve toparlanmıştır. Bir kere şunu kabul etmeli. Yıllardır bunu yazıp söylüyoruz. Topluma mal olmasından dolayı da memnunuz. Kurumlarla orada hata edenleri, suç işleyenleri karıştırmamalı. TSK ister mevcut haliyle devam etsin isterse profesyonel hayata geçsin milletin olmazsa olmaz müesseselerindendir. Sanayimiz ne kadar büyük olacaksa ordumuz da o kadar büyük olacaktır. Bu tartışılmaz bir gerçek. Ordu-millet gerçeği de öyle. Fakat diğer taraftan şu da gerçek. Cemiyetlerde her çeşitten insan vardır. Ay Işığından, Ergenekon'undan Balyozuna kadar muvazzaf ve emeklisiyle birtakım maceraperest askerler kanunsuzluk eylemlerine katılmıştır. Başbuğ'a da Genelkurmay'a da bunu duymak önceleri bu çok ağır geldi. Zannedildi ki bu failler tesbit ve teşhir edilirken topyekun TSK, topyekun genelkurmay ve onların başı olan Başbuğ yerilmekte. Böyle yapan fırsatçılar olabilir. Fakat asıl demokrat kitle hadiseyi tefrik etmektedir. Onun için kim sızdırdı soruşturmaları yanlıştı. Kim sızdırdı yerine kimler yaptı diyerek TSK'ya laf getirenlerin peşine düşülmeliydi. Şimdi bu yapılacak. Asker Türk milletinin bir parçası. Toplumda hangi hatalar yaşanıyorsa orada da yaşanıyor. Danıştay'da olanlar askerde de tekrarlanabiliyor. Sayın Başbuğ'un GATA olayı ile alakalı keşke olmasaydı demesi bile toplumda sempati ile karşılanmıştır. Bu millet askeriyle ters düşmek istemiyor. Olacak iş mi ziyarete gelen insanı kıyafetinden dolayı geri çevirmek? Veya şehit anasına baş örtüsü yüzünden üzen muamelede bulunmak. Bunlar aşılmalı. Bunlar bir dönemin saplantıları. Başbuğ o demecindeki sözleriyle havayı yumuşatmıştır. Şimdi bildiklerini milletle paylaşmaktan söz etmekte. Bunu bir intikam veya öfke saikiyle değil de saklı kalmışları göz önüne getirme şeklinde düşünerek hatta aklanma da değil bir aydınlatma faaliyeti olarak görmeli. İlker Başbuğ Paşa, Hilmi Özkök Paşa'dan sonra şans olmuştur. Başbakan sayın Erdoğan'ın da kendisine özel önem verdiğini anlıyoruz. Bazıları ne kadar kışkırtsa, hadi ne duruyorsun niye masaya yumruğunu vurmuyorsun hafifliğine düşse bile İlker Başbuğ onlara aldırmadı. Doğrusu da buydu. Sabretmek iyidir. Söz konusu olan darbecilerse, cuntacılarsa buna selametimiz noktasından sivil ve askeriyle hepimizin karşı olmamız gerekir. Fakat öyleleri öyle konuşma yapıyor ki Başbuğ onlara nazaran bin kere sivil, bin kere demokrat. Bir cunta virüsü birçoklarına bulaşmış. Sivil olmak kıyafetle değil, kafayla ilgili. Başbuğ ve ekibine esaslı bir yeniden yapılanma planı uygulamak tarihî bir görev olarak düşüyor.