Basın kuruluşları kırmızı alarm vermekte. Meslek mensuplarına hapishane yolu gözüküyor. Yeni TCK, kişi haklarını koruyan bir çok maddenin yanı sıra basın hürriyetini daraltan, gazetecileri, yorumcuları tehdit eden maddeler de ihtiva etmekte. Hadise yeni fark edildi. Burası da oldukça garip. Medya daha düne kadar yeni Türk Ceza Kanununu övüp durmaktaydı. Acaba başbakanın son sözlerine kızıldı da ondan sonra mı bunlar görüldü? 1 Nisan'da yürürlüğe girecek TCK ile basılı yayıncılık, sesli yayıncılık, televizyon yayıncılığı, internet yayıncılığı bayağı bir zorda olacak. Hapisler geliyor... Hem de maddelerde 4 yıla kadar hapisler yazılı. Onun için basın kuruluşları çıkışta. Fakat geç kalınmış bir çıkış değil mi? Acaba yeni ceza kanunu yapılırken bu kuruluşlardan görüş alınmadı mı? Alınmadıysa neden sessiz kalındı? Neden "bizden de mütalaa alın" denmedi. Denmemiş olsa dahi niçin bu güne kadar duruldu? Bu güne kadar yeni kanunun aşırıya kaçan maddeleri fark edilmedi mi? Hakikaten başbakanın "medya adeta muhbirlik yaptı" mealindeki sözlerine öfke duyuldu da bunun üzerine mi her şey fark edildi? Şaşmamak mümkün değil. Şunun şurasında kanunun hayata geçmesi için 15 gün var, bazı basın kuruluşlarıyla bazı hukukçular yeni konuşmakta. Üstelik de kuruluş bolluğu var. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Ankara Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Derneği, Parlamento Muhabirleri Derneği ilk anda aklımıza gelenler. Bunların dışında bölgelerde de dernekler bulunmakta. Parlamentoda haber ajanslarının, gazetelerin, televizyonların muhabirleri çalışmakta. TRT 3 Parlamento faaliyetlerini canlı yayınlamakta. Bir milletvekili kımıldasa haber oluyor. Peki bunlara rağmen nasıl oldu da herkes uyudu da bu maddeler TBMM'den geçti? Bir çok irili ufaklı maddeye itiraz eden Cumhurbaşkanı, ana muhalefet partisi niçin sustu? Basında dünkü başı hoşluğa mukabil bu defa da kelepçeler gelmekte. Bunlardan bazılarının tatbiki hayli zor. Gazeteciler, mesleği tedirginlikle ifa edeceği gibi mahkemeler de bir düzensizlik yaşayacak. Hakimler işi sürekli bilirkişiye gönderecekler. Bu maddeler bilirkişi zenginleştirecek. Hürriyeti bağlayıcı ceza olması kabul edilemez. Haber, yazı yorum, görüntü kurşun değildir. 4 yıl bir insanın hayatında çok büyük bir zaman. Bir insan, 4 yılda fakülte bitirecek, zor güç iş bulacak iş bulduğunun haftasında o acemilikle 4 yıl hapse mahkum olacak. Belli ki Adalet Komisyonunda bunlar layıkıyla incelenmemiş. Bir gece mahmurluğunda TBMM'den geçip gitmiş. Zaten kanunların meclisten sür'atle geçmesinden endişe ediyorduk. Korktuğumuz oldu. Şunu da kabul etmeli. Medyadaki bozulma buna sebebiyet verdi. Medya sütten çıkmış ak kaşık değil. Aşırılık, bir hakkı kullanırken sınır tanımamak, başka aşırılığa yol açtı. Ancak suçla cezanın dengesine adalet denir. Ceza adil olmalı. Elbette ki mahkemenin takdir ettiği bir suç müeyyidesiz olmaz, elbette şahıslar korunacak, aile korunacak, küçükler korunacak, medyaya bir çeki-düzen gelecek, elbette medya ali kıran baş kesen olmayacak, buna hakkı yok, fakat diğer taraftan da haber verme ve yorum yapma hakkı baskı, korku, tehdit altında olmayacak, toplum haber alma hakkından mahrum kalmayacak. Bir hakkın kullanılma şeklinin disipline edilmesi başka, yok edilmesi başka. Büyük ümit bağlanan, on yıllardır değiştirilmesi için uğraşılan bir mevzuat hayal kırıklığına yol açmamalı. Yarın AB, AİHM vs. de devreye girecek. Hapisteki mahkum gazetecileri yabancı heyetler ziyarete gelecek. Onlar pazarlık mevzuu yapılacak. Bu manzaralardan gına geldik. Onun için muhatap yasama organı olsa da kendisi de bir bakıma düşünce hürriyeti mağduru olmuş başbakan Tayyip Erdoğan, meseleye müdahil olup bir çare bulmalı. Türkiye, artık bir haberinden dolayı gencecik gazeteciyi, bir kalem mahsulü yüzünden bir kanaat önderini hapislerde süründüren ülke olmamalı. Bu ayıbı yakın tarihte çok yaşadık 5 yılı 10 yılı 15 yılı hapislerde geçiren fikir adamlarımız oldu. Dün o tahkir edilen insanların kitapları bugün 100 Temel Eser serisinde okullarımızda okutulmakta. Bu tezatlar bitmeli. Suç şahsileştirilmeli. Yargılama sonucu sanık suçlu çıkarsa makul para cezası olabilir, belki meslekten bir süre men olabilir fakat mahkumiyet cezaları olmaz. Gazetecileri, fikir adamları hapiste bir Türkiye, dünya liginin neresinde yer alır? Artık, kitaplar hapishanelerde değil, güzel ortamlarda yazılsın. Mapusane türküleriyle büyüdük. Hapishanede yazılmış şiirler, romanlarla yetiştik. Eski TCK'nın 141, 142, 163, 312'nci maddeleriyle öfkelendik... O anlayış, yeni TCK'da farklı metinlerde yeniden hayat bulmamalı.