Başkanlık sistemi ilk olarak Turgut Özal zamanında ortaya atılmıştı. Özal, şiddetli başkanlık taraftarıydı. Sonra Süleyman Demirel döneminde konuşuldu. Demirel, bir dönem muhalif, bir dönem taraftar oldu. En son Tayyip Erdoğan devrinde gündemde bir parlayıp bir sönüyor. Erdoğan, bu meseleye doğrudan doğruya çok seyrek olarak temas etmekte... Dolaylı temaslarsa hızlandı. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, sık sık tartışma açmaktalar. Bunların Tayyip Erdoğan'ın bilgisi dışında olması uzak ihtimaldir. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça başkanlık sistemi daha fazla ısınacağa benziyor. Son tartışma esas olarak Cumhurbaşkanı Sezer'in seçim sistemindeki yüzde 10 barajını haksız bulmasındaki haklı itirazdan kaynaklandı. Buna karşılık AK Parti kurmayları, barajın yüzde 5'e düşmesi halinde siyasi istikrarın bozulacağından söz ediyorlar. AK Partililer, barajın yüksekliğini teorik olarak kabul etmekteler. Ancak, başkanlık sistemi düzenlemesiyle bu haksızlığın giderilmesi halinde istikrara halel gelmeyeceğini iddia etmekteler. Doğrusu bu izahı kavramak şimdilik zor ama gerçek şu, AB barajın düşmesi için var gücüyle dayatacaktır. Kimsenin şüphesi olmasın. O halde, AK Parti'nin mevcut meclis çoğunluğunu bir daha yakalaması imkânsızdır. 2007'de yine tek başına iktidar olur. Fakat bu çoğunlukla değil. Onun için şu avantajı fevkalade iyi kullanması gerekir. Eğer başkanlık sistemi diyorlarsa vakte dikkat etmeli.. Önümüzdeki yasama dönemlerinde bu kadar rahat olamazlar. Peki, Türkiye için başkanlık sistemi gerekli mi, faydalı olur mu? Mevcut yapının adı "parlamenter sistem"dir. Ancak o da eksik. Parlamenter sistemde bir bakıma üst yasama grubu olarak senatonun da olması lazım gelir. Bu yok. Ancak olmaması hayıflanılacak değil, memnun olunacak bir durum. Halihazırda şu veya bu kadar çift başlılık olmakta. En hayati konularda bir bakıyorsunuz kanun Çankaya'dan dönmüş. Başkanlığa geçildiğinde bakanlar dışarıdan seçilecek. Başkanla meclisin aynı dengede olacağı ise şüpheli. Başkanlık bizim tarihi devlet yapımıza daha uygun. Zaten cumhuriyet devrinde de karizmatik cumhurbaşkanları Çankaya'da iken fiilen başkanlık sistemi işledi. Ne var ki bu mesele çok su kaldıracak, çok münakaşa edilecektir. AK Parti'nin AB'yi bile bunun için istediği, rejimi ele geçirmek niyetiyle takıyye yaptığı, bu maksatla başkanlık sistemi peşinde koştuğu gibi ucuz fikirler ortaya atılacaktır. Başkanlık sistemine geçmek... Gerçekten tarihi bir olay, bir büyük devrim olacaktır. Devlet çarkı o zaman süratlenir. Aslolan halkın menfaatiidr. CHP'de Sarıgül ihtilali CHP Parti Yüksek Disiplin Kurulu, inanılmaz sürpriz bir karar aldı. Herkesin beklediği Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün partiden ihraç edilmesiydi. Tersine, bu kurul, parti yönetiminin kesin ihraç talebini radikal bir kararla reddetti. Bu red kararıyla Mustafa Sarıgül, genel merkeze karşı büyük bir güç kazandı. İnsanlar, güçlünün yanındadır. Artık bıçaklar çekilmiştir. Saflar, kamplar belli olacak. Baykal veya Sarıgül'den biri gidecektir. İşin tuhafı Sarıgül'ün bir bakıma CHP'ye "Türk-İslam sentezi"ni teklif etmesidir. Bu model, bu aşı tutar mı? Ankara çok sesli ve çok renkli olacak.