BATI TÜRKLERİ'NİN MEDYA MESELESİ

A -
A +
20 sene kadar evvel TGRT'de yaptığımız Entellektüel Boyut adlı programlarımızdan birinin ismi "Batı Türkleri"ydi.  Programda konuklarla birlikte bundan böyle "gurbetçi", "Almancı" gibi ifadelerin yanlış olduğunu, vaktiyle çalışmak maksadıyla yurtdışına gitmiş vatandaşlarımıza Amerika’dakiler de dahil olmak üzere "Batı Türkleri" denmesinin yerinde olacağını ana fikir olarak işlemiştik.

1962'den itibaren gurbetlere çıkan o insanların niyeti, bir kaç ay veya bir kaç sene kalıp maddi durumunu düzelttikten sonra geri dönmekti. Nitekim ilk zamanlar gurbette kazanılan para, sılada yatırımlar şeklinde kendini gösterdi.

Fakat onların arzuları değil, davet eden devletlerin iradeleri de değil Allah'ın takdiri tecelli ediyordu. Bir kaç ay, bir kaç sene için gelen insanlar, bir de baktılar ki köprülerin altından çok sular akmış. Bu defa zamanın araya koyduğu bazı değişimler sebebiyle yaşanılan burukluklar "orada gurbetçi, burada Almancıyız!" sözleriyle sitemleşiyordu.

Derken; ilk nesilleri ikinciler, onları üçüncüler, dördüncüler takip etti. Yetişen gençler, Türkçe'nin yanısıra iki de batı dili biliyorlardı. Onlar, artık sadece işçi değildi. Aralarından işverenler çıkmıştı. Bulundukları memleketlerin insanlarını yanlarında çalıştırıyorlardı. Oralarda doğmuş yazarlar, romancılar, çeşitli meslek mensupları yetişmişti. Siyasetçiler vardı. Bugün sadece  Almanya'da 2.8 milyon Türk asıllı mevcut. Bunların 1.5 milyonu Alman vatandaşı.
1.3'ü Almanya doğumlu. Hâl böyle olunca çifte vatandaşlık, intibak, lisan, dini tahsil gibi satırbaşları kendini gösterir oldu.

Dikkat çekici bir icraat, Alman devletinin bir çok Alman üniversitesinde gençlerimiz için İlahiyat fakülteleri açmış olmasıdır. Almanya'da yetişmiş Müslüman ilahiyatçıyı,  Müslüman ülkelerde yetişmiş ilahiyatçıya tercih ediyorlar.
Türkler, bütün Avrupa'da yerleşince içinde yaşadıkları topluma seslerini duyuracak vasıtalara da ihtiyaç doğmuş oldu. Bugün Batı Türklerinin her ülkede mevcut değişik zaman aralığında neşriyat yapan gazete, dergi, internet gazetesi radyo ve tv'leri var. Bunlar var olunca dertleri, ihtiyaçları, sıkıntıları kısacası meseleleri de doğmakta.

Kendi başlarına ortaya çıkmış ve zor şartlarda mensup oldukları topluma ve kültüre tercüman olmaya çalışan, bu insanlar yalnız bırakılamazdı. Nitekim YTB/Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, bunu kendine vazife edindi ve geçtiğimiz hafta sonu Frankfurt'ta bu insanları dinlememize imkân tanıdı.

"Batı Avrupa Yerel Medya Çalıştayı" adlı toplantıya hemen bütün Avrupa'dan iştirak vardı. YTB Başkanı sn Kudret Bülbül'ün "medya, dilin göründüğü yerdir" sözü çok veciz oldu. Sağduyu onu gösteriyor ki vatandaşlarımız, özlerini kaybetmeden bulundukları toprakları kavramalılar. Batı Türkleri medyasında en önemli meseleler: Hangi dilde yayın, maddi zayıflık, dağınıklık, vasıflı eleman azlığı, teşkilatlanmamış olmak gibi kendini gösteriyor. Yıllardır Avrupa'da gazetecilik yapan ve düayen kıdemine yükselmiş sn Mehmet Koca, büyük bir vukufiyetle meseleleri ele aldı ve bilhassa dağınıklığa dikkat çekerek teşkilatlanma gereğini dile getirdi.

Biz ise şunları teklif ettik:

1-BİK/Basın İlan Kurumu, yurtdışındaki mahalli medyaya da destek olmalıdır. 2-YTB, haber, röportaj, makale, Türkçeyi iyi kullanma... gibi dallarda nakdi ödüllü yarışmalar açmalı, insana yatırım yapılmalı ve fikren birbirine yakın olan medya unsurları birleşmelidir...

Şu görüşteyiz ki batıda çıkan bir gazete, yalnızca Türklere değil; orada yaşayan diğer insanlara da hitap etmeli ve o cemiyetin problemlerine de sözcülük yapmalıdır. Bu sebeple Türkçe'nin yanı sıra yayın yapılan ülke dilinin varlığı da isabetli olur.

Şahsen bu toplantıyı tarihî bir başlangıç olarak gördük.

Devamının gelmesi gerekir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.