Adam, ABD'li sıradan bir senatör. Bu bay senatör, Türkiye'yi kendi sömürgeleri farz etmeli ki Türkiye Cumhuriyeti dışişleri bakanının Suriye seyahatini içine sindirememiş. Arka arkaya sormakta. "Gül, Suriye'ye niye gidiyor? Türkiye yönünü mü değiştirmekte?" Türkçe'de böylesi hezeyanlar karşısında "yok ölünün körü" denir. Bunu kim diyecek? Medya. Ne gezer? Dünkü bazı yüksek tirajlı gazeteler, bu edepsizliği görmezden gelmişti. Onların gördüğü bir şey var. MGK... Habersiz biri bu gazeteleri okuyunca sanır ki bugün, Türk hükümetiyle Türk askeri, kapalı kapılar ardında meydan savaşına girişecekler. Bu gazetelerin özellikle köşe yazılarına göre MGK gündeminde yalnızca 3 madde var. 23 Nisan resepsiyonu. Kadrolaşma. Milli Görüş ve Gülen Okulları... Tamamen yanıltıcı ve yönlendirici bir çaba... 23 Nisan resepsiyonu gelip-geçti. Davetiyeye gelenek icabı bir isim yazılmıştı. Normali buydu. Eğer Münevver Arınç açık başlı olsaydı kimse davetiyenin ne yazdığının üzerinde dahi durmayacaktı. Bu hanım, resepsiyona katılmadı. Sun'i problem de ortadan kalktı. Nitekim Sezer'in önceki gün Köşk'te Yeni Zelenda İngiliz genel valisi için verdiği yemeğe meclis başkanı, başbakan ve dışişleri bakanı yalnız olarak geldiler. Başörtüsü konusundaki makul ortak görüş, ihtilafı zamana bırakmaktır. Gerdikçe sıkıntı çıkmakta. Son vaziyete göre herkes aynı noktada buluşmuş oluyor. O bayat bir konunun MGK'da yer almaması lazım gelir. Kadrolaşmaya gelince... Her hükümetin kendi bürokratlarını seçme hakkı vardır. Ancak bunun yüksek bürokrasiyle sınırlı olması gerekir. Eğer daha aşağılarda sıkıntı doğmuşsa haliyle bu sıkıntı dile getirilir. Fakat 57. Hükümetle bu hükümetin tayin politikası karşılaştırılırsa bu hükümet masumdur. Eski hükümet resmen tırpan atıyordu. Sert ve hatta haşin uygulamaları oldu. Buna rağmen belli bir seviyeden aşağı memur ve çalışanlar rahatsız edilmemeli. Milli Görüş konusu, AK Parti için sancılı bir meseledir. Erbakan Hoca'nın tabanını elinden almak istemekteler. Almazlarsa kayıpları olacak. Bu bir. İkinci sebepse tamamen devletin yararına bir tavır. Bir kısım vatandaşlarla devleti barıştırmak istemekteler. Bu bahiste AK Parti iktidarını anlayışla karşılamak lazım. Abdullah Gül'ün ne gibi bir kastı olabilir? Bununla beraber, politik endişe ve barış çabası erken olmuştur. Gülen okullarına gelince. Bir kere bu isimde okullar yok. Bu okulları Balkanlarla Orta Asyada biz de gördük. Aynı anda hem devletin ve hem de bu vakıf okullarını gezdik. Hepsinde vatanına milletine sadık pırıl pırıl öğretmenler hizmet vermekte. Dünyanın neresinde olursa olsun adı geçen vakıf okullarında Türk Milli Eğitim müfredatı tatbik edilmekte. Hepsinde Atatürk köşeleri var. Hepsinde bayrağımız asılı. Hepsinde her milletten çocuğa İstikall Marşımız okutturulmakta ve hepsinde her milletten çocuk İstanbul Türkçesiyle konuşmakta. Devletin müfettişleri muntazaman teftişler yapmakta. Resmi kurumlar yapamayıp da şahıslar, vakıflar, şirketler, vatandaşlar başarmışsa bu neden suç olsun? Teşekkür edileceğine ceza düşünülmesi hayret edilecek bir mantıktır. Üstelik... Milli Görüşler, Gülen Okulları bu iktidar zamanında mı ortaya çıktı? Hayır! İktidarın yaptığı tez canlılık. Devletin küs kaldığı kurum ve kişi kalsın istemiyor... Mesele bundan ibaret. Mesele bundan ibaretken ve MGK'da konuşulacak veya konuşulması şart onca madde varken medya, neden ısrarla empoze maddeler üzerinde durmakta? Şundan. Tu kaka dedikleri bu hükümet, onlara ihale benzeri imkânları peşkeş çekseydi onlardan daha kıymetlisi olmazdı. O zaman ne bir metrelik bez görülürdü, ne resepsiyon, ne diğerleri. Askere tavsiyemiz şudur. İsmin üzerinden rant kavgası yapılıyor, dikkatli ol. Asker, herkesin askeri. Hükümet, herkesin hükümeti. Devlet, herkesin devleti. Sivil-asker kimse bu medya klasiğine kanmasın. Film bininci kere vizyonda.