Birlik Meydanı

A -
A +
'60'lar, '70'ler, '80'lerin 1 Mayıslarında ülke yer yer savaş alanına dönerdi. 1 Mayıs oldu mu İstanbul ölü şehirdi. Tehditlerle toplanmış işçiler, kızıl afişler, orak çekiçli Rus flamaları altında yürütülür, sloganlar atılırdı. O öfkeli yürüyüşlerde Marx, Lenin, Engels, Stalin Mao, Castro, Ho Chı Mınh, Che Guevara gibi ihtilalci sosyalistlerin ve daha sonra da onlarla birlikte 12 Eylül'de asılmış gençlerin posterleri taşınırdı. 
Hedef işçi-köylü iktidarıydı. Önce işçiler ayaklanacak, onlara köylüler uyacak ve devrim gerçekleşecekti. Bu ütopyaya bazı işçiler, bazı yazarlar, bazı öğretmenler, bazı polisler, bazı askerler...kanmıştı. Esas itibariyle güvendikleri Rusyaydı. Asık suratlı Podgorni'ler, Brejnev'ler zamanıydı. Rus emperyalizmi üstüne bir kaput giyerek adına SSCB/ Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği demişti. SSCB süper güçtü. Aya kozmonot yolluyor, ABD ile dişe diş mücadele ediyor, Kızıl Ordu, yer küreyi titretiyordu. Türkiye, bu devâsa ordu yüzünden, evlatlarının gidip Kore'de komünistlere karşı ölmeleri uğruna NATO'ya girmişti. 
Kızıl ve Sarı emperyalizm, içimizde taraftar edinerek, yani üniversite talebesinden işçiye, öğretmenden yazara kadar insanları ideolojik göz boyamalarla öz ülkesine, o ülkenin imanına, tarihine, değerine, varlığına, bütünlüğüne düşman edebilmişti. Kızıl Ordu, Kafkaslardan veya Boğazlardan inmemiş, fakat kızıl ve sarı ideoloji, sinema, tiyatro, spor, gazete, kitap ve sanatla memleketin evlatlarını kandırabilmişti. 
1 Mayıs, evet doğru, dünyada bir işçi yahut bahar bayramı olarak kutlanıyordu. Bizdeyse ihtilal provası, yıldırma, göz dağı ve meydan okuma hareketiydi. Bu harekete 27 Mayıs 1960 Darbesi zemin hazırlamıştı. '61 Anayasası, güçlü iktidar imkânının önünü kapamıştı. Tarihte ilk defa koalisyon denen yamalı iktidarla o günlerde tanıştık. Bugünkü bölücü terörün ilk sokağa çıkışı da Devrimci Doğu Ocakları adı altında o ortamda görüldü. 
Bu seyirdeki en basiretli sınıf köylümüzdür. 
Ülkenin yüzde 60'dan fazlası köylüydü. 
Bir kısım işçiler kandırılabildi, fakat temel olarak Mızraklı İlmihal kültürü almış köyülerden belki tek kişi bile marksist-leninist ideolojiye yüz vermedi. 
12 Eylül 1980 Darbesi, işte böyle bir hengamede oldu. Bu darbe aktörlerinin zihinleri, yasaklamak, hapse atmak ve öldürmek üzere kurgulanmıştı. 1 Mayıs da yasaklandı. Bunlar olurken bir de bakıldı ki SSCB de Kızıl Ordu da çürük bir koca ağaç gibi devrilmiş. 
İnsanlık, o dönemde bir ideolojik masal yaşamıştı. Gelip geçti. Ne var ki bizim içimizde o masala bugün de inananlar mevcut. Şantiyeye dönmüş bir Taksim için ısrar etmenin anlamı olabilir mi? 
Bahar sevinç, bayram huzurdur. Her düzgün niyetli o sevinç ve o huzuru her yerde yaşayabilir. 
Taksim rahat bırakılmalı. 
Ve resmen bir şey yapılmalı: 
Taksim Meydanı'nın ismi Birlik Meydanı'na çevrilmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.