Birlikte yaşamak mı, başkası olmak mı?

A -
A +

Bunlar çok farklı kavramlar. Birlikte yaşanır, asırlarca yaşamışız. Başkası olmaksa daha farklı. Başkası olmak, bütün dini, milli ve geleneksel değerlerden kopup bir başka kültür camiasına intisap etmektir. Şu ara bir garip gelişme olmakta. Bir zamanlar Almancı, gurbetçi denen daha sonra ise Avrupalı Türkler diye anılmaya hak kazanan Avrupa kıtasındaki soydaş ve vatandaşlarımıza karşı hiç de hoş olmayan yakıştırmalar yapılmakta. 40 yıl evvel vatandan ayrılırken bu insanlardan çoğu değil Avrupa'nın Türkiye'nin bile büyük şehirlerini görmemişlerdi. Trenden başka vasıta bilmiyorlardı. Köylerinden bir kere askerlik için çıkmışlardı. Almanya, Fransa, Hollanda, Danimarka, Brüksel gibi devletlerin isteği üzerine milyonlarca vatandaşımızı devrin Türk hükümetleri, bu memleketlerin çağın en ileri imkânlarına sahip şehirlerine serpti. Onlara şu kırmızı ışıktır, yanınca durulur. Bu metrodur. Bu telefondur konuşmak için kullanılır denmedi. Kahir ekseriyet ilk mektep mezunuydu. O ilk giden nesil büyük sıkıntı yaşadı. Buna rağmen kısa zamanda bulundukları memleketlere intibak ettiler. Hem çalıştıkları yerlere hem Türkiye'ye faydaları oldu. Buradaki ailelerine para yolladılar. Orada kıt kanat geçinip Türkiye'ye yatırım yaptılar. Bu işçiler ekonomik savaş vererek Türkiye'nin kalkınmasına çok büyük destek oldular. Şimdi onlar yaşlandı. Artık 2. 3. nesiller iş başında. Bu nesiller babaları, dedeleri gibi sokak süpürmüyor, beğenilmeyen işleri yapmıyor. Bir çoğu yüksek tahsilli, bir çoğu bir kaç lisan bilmekte. Kendi işlerini kurdular. İşveren durumundalar. Dev yatırım sahibi olanlar var. En yaşlı ve en genciyle onlar, bunu yaparken köklerini unutmadılar. Dinleri, milliyetleri ve gelenekleriyle irtibatlarını daha sıkılaştırdılar. Madalyaya layık bu insanlar, ne tuhaftır ki şimdi incitilmek üzereler. Neymiş evlerinde sadece Türkçe konuşuyorlarmış. Muhafazakâr yapıları varmış. Türkiye'nin imajını bozar haldelermiş. Çok eksikleri varmış, vs. Peki, şu soru sorulmaz mı? Onlar, size bu güne kadar hep para akıttı. Siz, onların eksikliğini tamamlamak için ne yaptınız? Bir ailenin evinde kendi ana dilini konuşmasından daha tabii ne olabilir? İnsanların kendi dinlerini yaşamaları kimi neden rahatsız etsin? Azınlık kültürü sadece Türkiye'de mi korunur? Bunlar maksatlı ifadeler. Altında başka niyetler saklı. Mühim olan Avrupa'daki Türklerin yaşadıkları devlet ve toplumun kanun ve kaidelerine riayet etmeleri. Buna bir şey diyen var mı? Bu insanlar, terör yapıyor mu, başkasına müdahale ediyorlar mı? Hayır. O halde bırakınız istediği gibi giyinsin, istediği gibi konuşsun, hayatlarını istediği gibi idame ettirsinler. Avrupa'daki Türkleri AB'ye girmenin önünde bir engel, dahası bir ayıp gibi görmek son derecede yakışıksız bir iddiadır. Türkler, bir imparatorluğun evlatları. Ceddimiz, asırlarca başka milletlerle aynı topraklarda yaşadı. Avrupalı Türkler de yarım asra yakın zamandır Avrupa'nın en modern şehirlerinden en ücra köylerine kadar başka din ve ırktan olanlarla birlikte yaşamaktalar. Bu hayat devam edip gitmekte iken şimdi bazıları AB'ye girmemizi bahane ederek onlar hakkında bu şekilde konuşup yazmaktlar. Bu devam ederse bir zaman sonra Türkler neden Pazar günü kiliseye gitmiyor, diye de tutturabilirler. Olmaz öyle şey. Türkler, AB'ye başkası olmak, kendi değerlerinden çıkmak, vaz geçmek için katılmıyor. Bu bir medeniyet projesi. Bizim Onlara ihtiyacımız olduğu kadar onlar da bize muhtaç. Onun için Avrupalı Türkleri rahat bırakınız. Biz Avrupalısı ve Türkiye'lisiyle başkalarıyla birlikte yaşayacak fakat başkası olmayacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.