Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu, Balkanlardaki ecdat yâdigârlarına dair bir araştırma yaptırmış. Vaziyet perişan. Bulgaristan ve Romanya'da camiler, gece kulübü ve meyhaneden farksız içkili lokanta vs. Romanya'nın Köstence'sinde gece kulübü. Bulgaristan'ın Filibe'sinde duvarlarında müstehcen panolar bulunan içkili lokanta. Sayın Halaçoğlu bu devletlerin yöneticilerine birer mektup yazmış. Biz böyle mi yaptık, biz kiliseyi ya cami veya müze haline getirdik diyor. Doğru ama... Ziyan gören servetimiz bu iki devlettekilerden ibaret değil. Birçok Balkan ülkesinde birçok dinî ve sivil mimarî eserimiz yıkıldı, yakıldı, yok edildi. Ayakta kalanlar pek az.. Tek istisna Saraybosna. Üstelik Balkanlarda kıyımdan kurtulmuş olanlar, bugün bir başka tehlike altında da bulunuyor. Bunlar imar adı altında Osmanlı hüviyetinden çıkartılarak günümüz bazı Arap devletlerinin havasına sokulmakta. Ne var ki haksızlık, vefasızlık sadece Balkanlarda, buraların Hıristiyan halkında değil. O haksızlık ve vefasızlık en evvel bizde işlendi. Bizdeki yok edilen ecdat eseri dışarıdakilerin birkaç katı. Bizde de camiler ahır yapıldı, gece kulübü haline getirildi. İkinci dünya harbinde o meşhur, o ulu, o mübarek Sultan Ahmet Camii kışlanın ahırıydı. Ondan daha beteri de var. Bugün Sirkeci Garını cephenize alırsanız sağda bir cami görürsünüz. Bu klasik dönem Osmanlı mabedinin adı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camiidir. Fakat 1983 öncesi orada cami yoktu. Bu caminin yerinde Sazevi adı altında gece kulübü bulunuyordu. Özal döneminden sonra Vakıflar, bu batakhaneyi tahliye ettirerek eseri aslına uygun şekilde yeniden inşa etti. Bunun gibi İstanbul ve Anadolu'da yok olmuş hafızalardan silinmiş nice sebil, cami, medrese vs. var. Nitekim son numunesi Darüşşafaka Lisesi. Fatih'teki bu muhteşem abide, sanki yıkıma terk edilmiş vaziyette. Başını önüne eğmiş eski günlerin hatırasıyla eriyip gitmekte. Ecdad hatırasına, malına kötülük ne sadece Balkanlarda oldu ne de Türkiye'de. En şedit, en insafsız kıyım, Arabistan'da yaşandı. Yunanistan hariç bütün Balkanlar, Komünist istilaya maruz kalmıştı. Komünizmde inancın her nev'i yasaktı. Mesela Arnavutluk'ta sadece 1 cami ve 1 kilise bırakıp kalanları yerle bir etmişler. Diğer Balkan ülkelerinde kalana şükür diyoruz. Fakat Suudi rejimi, Enver Hoca rejimi gibi davrandı. Eshab-ı Kiram, Emevi, Abbasi, Osmanlı eseri namına bir şey bırakmayıp, hepsini kazıdı. Osmanlıdan Mekke'de Ecyad Kalesi, Medine'de de Tren İstasyonu ayaktaydı. Ecyad Kalesi de ne yazık bitirildi. Şimdi yerinde otel var. Tabii Ecdat gidince Ecyad da gidiyor. Orta Avrupa'dan Orta Doğu'ya her tarihî eserimiz Ecyad. Ancak ümidimiz o ki ulu çınar filizler vermekte. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, son Balkan gezisinde mahzun Türk çocuklarını öperken ne dedi? -Gitmedik, buradayız. İşte mesele bu... Osmanlı coğrafyasında kültürel niyet ve hizmet gayretiyle bugün de bulunduğumuzu hissettirmek. Hem insana, hem esere. Suriye'dekine, Romanya'dakine, Bulgaristan'dakine, Kuzey Afrika'dakine, yer üstündekine, yer altındakine hissettirmek: -Gitmedik, buradayız. Bu ruh, bir dirilişin müjdesidir.