Tarihte rejim değişikliği, devrim gibi bazı sebeplerle öz halkına katliam yapanlar oldu. Ama yeni firavunlarınki gibi vahşisi pek az görüldü. Sisi'nin kendi vatandaşlarına reva gördüğü kitlevi katliamlar, olsa olsa Stalin'in Sovyetler Birliği'ndeki katliamlarıyla karşılaştırılabilir.
Mısır'da haysiyetli bir halk, iş başına getirdiği iktidara ve kullandığı oya sahip çıkmaktadır. İslam dünyasında ilk defa gönül verilen bir iktidarı müdafaa etmek uğruna destanlık kahramanlıklar yaşanmakta:
Hep sormadık mı?
10 sene sonra tabutu arkasından "bizi bırakıp da nereye gidiyorsun?" diye göz yaşı dökeceği Sultan Abdülhamid Han devrilirken millet neredeydi? Başvekil Adnan Menderes ipe götürülürken, Başbakan Necmettin Erbakan istifaya zorlanırken neredeydi?
Tarih, bu yiğit direnişe Kahire'de Rabiat'ül Adeviyye Meydanında şahit oldu.
Demokratik haklarını korumak için dik duran bu insanların yaptıkları, bir pasif direniştir. Silah yok, şiddet yok, yakma-yıkma yok. Bir meydanda oturup haksızlığı kınamaktalar. Oylarının değerine, fikirlerinin haysiyetine, iktidarlarının şerefine sahip çıkan bu insanları işgal ordularında görülmeyen bir gaddarlıkla çocuk, kadın, yaşlı demeden ağır silahlarla vurup öldürdüler.
Katil darbecileri Batı ve Arap krallıkları destekliyor.
Batı, Arap Baharı hamlesiyle demokratik hayata geçmeye zorlamış, diktatörler yıkılmıştı. Ne var ki seçilen yeni iktidar, buyruklarına girmiyordu. Bir şey menfaatlerine aykırıysa demokrasi, seçim, sivil hayat vs. birden rafa kalkar ve güler yüzlü batı gider, Vahşi Batı gelir. Bu sebeple, Mısır'da ordu ve medyayı kendi milletine musallat ettiler. Topraklarının işgalcisi Arap Krallıkları ise demokrasi devam ederse halkları kendilerini de devirir diye ödleri patladığı için cuntaya destek vermekteler...
Batı, Mısır'da meşru iktidara karşı darbe yaptırarak fettan Sisi'yi iş başına getirdi.
Arap krallıkları, darbe dayanabilsin diye oluk gibi para akıtmakta. Bu iki sponsor zalimden başka darbeyi destekleyen bir de sponsor kurum var, BM Güvenlik Konseyi. Bu küflü kurumun ellerinden Bosna'nın kanları çıkmadan üstüne Irak ve Suriye'nin kanları geldi. Şimdi Mısır halkının kanı da o ellerde.
Şu tiyatroya bakınız:
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, geçen hafta sonu Mısır'daki katliamı görüşmek için toplandı. Saatlerce çene çaldılar. Fakat, darbeci zalimlere dönerek "bu yaptıklarınızın hukukta yeri yoktur, şiddetle kınıyoruz!" demediler.
"Kınıyoruz" dahi demediler.
Dedikleri aynı bayat nakarat:
-Tarafları itidale çağırıyoruz!
Hangi taraf?
Çarpışan silahlı iki taraf mı var?
Sorumsuzluk, vicdansızlık, insafsızlık örneği isteyene işte örnek!...
Bu güvenilmez kurumun adı artık BM Güvenlik Konseyi olamaz..