Dikkatli gözlerden kaçmamıştır, İstanbul'daki sağanak yağmurla Tokyo'daki toprak kayması aynı zamana denk geldi. Tokyo veya Japonya'da bırakınız insanı, hayvanlar bile ölmedi. Halbuki Japonya'da arazinin yüzde 70'i dağlıktır ve çok sık şekilde de heyelan, toprak kayması olur. Türkiye'de ise yağmurun şehirlerde sel olup akması nadir görülmesine rağmen her defasında can ve mal kaybı yaşanır. Tıpkı Japonya'da 7 ve üzeri ölçekte zelzele olsa dahi kimsenin burnunun kanamamasına rağmen Türkiye'de 5'lik bir sarsıntıda insanların ölmesi gibi. Bu fotoğraf çok acı vericidir... Memleketimizi başka yerlerle mukayese ederek onları takdir kendi yurdumuza teessüf etmemiz kahredici bir gerçek. Bu acı gerçeğin altındaysa insanın değersizliği yatmakta. Dedeleri sıtmadan ölen nesillerin torunları, 60 yıl sonra bu defa da su baskını ve yer sarsıntılarıyla gidiyorlar. 1.5 milyon gencin üniversite önüne yığıldıktan sonra içlerinden sadece 15 bin tanesinin üniversite denmeye layık kurumlara girmeyi başarıp diğerlerinin işsiz veya gizli işsiz ordusuna aday yazılmasıyla bu olaylar arasında fark yok. Japonya'da milyonlarca metre küp toprak minare boyu ağaçlarla kayarken ölen yok, İstanbul'un göbeğinde ise facia. Sel kalkıyor, kamyon apartmana bindiriyor, bodrumdaki aile 3 yavrusunu birden kaybediyor... Acaba dünyanın kaç şehrinde insanlar apartmanların bodrumunda yaşar? Medeni memleketlerde böylesine bir ayıp var mıdır? "Bodrum katı" diye bir tarif var mı? Bizde binlerce aile bodrum katlarında idameyi hayat etmekte. Hele "kapıcı" tabir edilen hizmetlilerin yüzde 90'ı bodrumlarda. Şu devirde bir kısım vatandaşlar diri diri mezara gömülürcesine bodrumlarda. Hadi diyelim ki şehirleşmenin ilk başladığı '50'li yıllarda hazırlıksız yakalanmıştık, '60'larda göçler tahminleri aştı, tedbirler alınamadı. Şimdi 2004'teyiz, aradan yarım asır geçti, şehirleşme alanında çok mesafeler alındı. Artık diri diri mezarda yaşamaya denk bu bodrum kat hayatı yakışmıyor. Belediyelerin, hükümetin insana layık olmayan bu hayat tarzına engel olması lazım. Evet, bodrumlarda yaşamak yasaklanmalı, teklifimiz bu. Mağarada yaşamak kınanıyor, gece konduya çare aranıyor, bodrum kat rezaleti kimsenin aklına gelmiyor. Mümkün olabilen binalarda bodrum katlar ya garaja ve/veya sığınağa çevrilmeli. Komediye bakınız ki çok binada garaj ve sığınaklar bile bodrum katına tahvil edilmiş. Testi kırıldıktan sonra akıl veren çok olur. Bu yazıyı Bahçelievler'de bir evin bodrum katında boğulan 3 çocuk üzerine kaleme alıyoruz. Herkes tahayyül etmeli, başbakan da ilgili bakan da belediye başkanları da. Bir gece evvel aile 3 çocuğuyla aynı sofra etrafındayken bir gece sonra 3 çocuk birden yok. Felaket olan yağmur değil, 10 yılların ihmali, insana yakışmayan hayat şekli ve sorumsuzca araba kullanmak. Valiler, belediye başkanları, hükümet elbirliği ederek vatandaşı yer altından kurtarmanın çaresini bulmalılar. Yoksa daha çok dramlar yaşanır, daha çok şurada şöyle bizde böyle kıyası yapılır. Bunlar ayıp. Bu ayıptan bu ülke kurtulmalı. İnsanca yaşamak herkesin hakkı... Bir kısım vatandaşlar lüks villalarda refah içinde, bir kısmı penceresi bile olmayan rutubetli, loş bodrumlarda çilede. Sosyal adalet bunun neresinde. Hani anayasa sosyal hukuk devletinden söz eder de... İnansak mı acaba? Şu manzaraya bakıp inanan olur mu?