Dünyada şehirlerin incisi bir tane, İstanbul, İstanbul'da da İstanbul'un incisi Boğaziçi. Boğaziçi, Montrö Sözleşmesi, 1956'da bittiği halde uzayıp gittiğinden her sene bir kaç kere yabancı gemilerle başı derde girer. Her sene bir kaç yalı hayati tehlike atlatır. Onlar yetmezmiş gibi son çeyrek asırda Boğaz tepeleri apartmanlarla doldu. Çamlıca anten enkazı. Boğaziçi'nin tepelerden itibaren betonlaşması, Çamlıca'nın perişan görüntüsü kabulü mümkün olmayan bir seyirdir. Ne var ki Boğaziçi'nin, hani o dün "Boğaziçi şen gönüller yatağı" diye hakkında şarkılar yakılan mavi saçlı güzelin dertleri bu kadar da değil. Boğaziçi bir kaç yıldır farklı bir kirliliğe maruz. İstanbul Boğazı, gürültü terörünün tehdidinde. Boğaziçi baştan başa bar, disko, meyhane taverna ve daha bilmem ne tasallutunda. Sadece Ortaköy-Arnavutköy sahil şeridinde demin bahsettiğimiz cinsten 571 yer var. Bunların bir kısmı çok ünlü. Oralara bir gecede giren para trilyonlarla ifade edilmekte. Şöhret şımarıklığı, para ve nüfuz sebebiyle kendilerine kimselerin karışamayacağı kanaatindeler. O çok konuşulan dokunulmazlık asıl bu dünyalarda. Zira bir çok etkin ve çapkın kişi oralarda ya kendisi sabahlara kadar eğlenmekte veya oğlu-kızı. Buralar, İstanbul sosyetesinin, gamsız, dertsiz, tasasız, 3 milyonu işsiz bu ülke ve dünya gerçeklerinden, acılarından, açlarından habersiz tuzu kuru zümrenin mekânları. Onlar, sosyete aşireti, azınlık. Onlar için ne Güneydoğuda şehit olan askerin, ne Irak'ta ırzına geçilen çocuğun, ne Filistin'de can veren bebeğin önemi vardır. Gece 23.00'lerden sabah ezanlarına kadar vur patlasın, çal oynasın zevk ayinindedirler.. Bu dejenere merkezleri, bilhassa Boğaziçi'nin Anadolu yakasını, Çengelköy, Beylerbeyi, Kuzguncuk, Kandilli gibi semtlerini susmak bilmeyen yüksek gürültü kirliliği ile taciz ederler. Hoparlörleri, Anadolu yakasına dönüktür, ses oraları yaşanmaz kılar. Geceler çekilmez olur. Uykuya geçemeyen bebek, onun başından ayrılamayan anne, ağrılar içinde kıvranan büyük baba, erkenden işine gidecek çalışan, imtihana girecek öğrenci mutlu azınlığın umurunda değildir. Onlar için her şey, ses, ışık, kıvırtma, kalça ve kadehden ibaret dar bir dünya ve bu dünyanın hazzından, zevkinden ibarettir. Kimin ne umurunda on binlerin ıstırabı? Bu "eğlence merkezi" denen yerler yüzünden geceleri Boğaz trafiği çekilmez hale gelmiştir. Ambulanslar bile işleyemiyor. Elbette bu böyle gidemezdi. Türkiye, hem devlet ve hem de hukuk devletiyse birileri bu başıboşluğa "dur!!!" demeliydi.. Bu ülkede satın alınamayan mangal yürekli adamlar da vardı. Siz aylar boyu cumartesi-pazar geceleri sabahlara kadar Boğazda karadan ve denizden denetleme yapan bürokrat işittiniz mi? Biz işitmemiştik. Çevre ve Orman Bakanlığı, İstanbul İl Müdürü Doç. Dr. M.Emin Birpınar, bakanı, ve bakanlığını da arkasına alarak AB ile uyum çerçevesinde çıkan yeni yönetmeliğin ve mayıs 2006'da yapılan yeni kanununun doğrudan kendisine verdiği yetkileri gözünü kırpmadan uyguladı. Önce ölçümler yaparak ikaz etti, dinleyen olmayınca 100 milyar lira civarında ceza kesti. Sonra kapatma yoluna gitti.. Çünkü Boğaz sakinlerinden 15 bin imzalı şikâyet dilekçesi almıştı. Bu sayı 60 bin kişi demekti. Şimdi Çevre ve Orman Bakanlığı, İstanbul Valiliği ve İBB, bu yerlerin hafta içi gece 24.00'da, hafta sonu da 01.00'da faaliyetlkerini tatil etmelerini istiyorlar. Bazı hakimlerle bazı köşe yazarları buna karşı. Biz külliyen karşıyız. Söz konusu olan açık hava eğlencesidir. Sesin dışarıya taşmaması kaydıyla onlara karışan yok. Öyleyse turizm bahanesi arkasına saklananlar da her gece 22.00'da icrayı sanatlarını bitirsinler. Dünyada da tatbikat bu yönde. 22.00'da hayatın bir de huzur yüzü olduğu fark edilsin. Azınlık, çoğunluğa bunu çok görmesin. Kimin bir bebeği, yaşlıyı ÖSS imtihanına girecek talebeyi rahatsız etmeye hakkı var? Bir soru: Merak ediyoruz.. Defterdarlık, kesilen cezaları tahsil etti mi? Yoksa güç, sadece bakkala, kasaba, küçük esnafa, küçük işletmeye mi yetiyor? Ve son söz, son soru : Neden bu "eğlence merkezleri", uzak muhitlerde değil de İstanbul'u fetheden askerlerin yattığı Rumeli Hisarı önündeki Kayalar Mezarlığı dibinde?. Üzülen, sadece yatağında uyuyamayan vatandaşlar değil, bu şehri bize miras bırakanlar da mezarında rahatsız. Rumeli Hisarı'nın içinde, Cuma Mescidi'nde eğlence, dışında eğlence... Şimdi gelin de Necip Fazıl'ın sesiyle haykırmayın: "Çatla Sodom Gomore Patla Bizans ve Roma"..