BU ATEŞKES İNANDIRICI DEĞİL!

A -
A +
Malum ateşkes, hiç de inandırıcı gelmiyor. Evvela; kimle kim veya kimler ateşkesmekte? Bu cevap meçhuldür. Nitekim Başbakan Ahmet Davutoğlu da dün Konya'da yaptığı konuşmada yarın 27 Şubat itibariyle yürürlüğe girecek ateşkes için ihtirazi kayıt koyarak doğabilecek bir hinliğe karşı uyanık olduğumuzu, menfaatlerimize zarar veren her tecavüzü ânında def edeceğimizi, hiç bir şekilde taviz vermeyeceğimizi çok kararlı bir dille  açıklama ihtiyacı duydu.

Sözkonusu ateşkes, ABD Başkanı Barack Obama ile RF Başkanı Vladimir Putin'in 22 Şubat Pazartesi günkü telefon konuşmalarıyla karara bağlandı. Dikkat etmeli ki bu iki devlet savaşmıyor. Savaş başkalarıyla yapılırken üçüncü devletler böyle bir karar almakta. Ama arzu edilen ateşkes hemen ilân edilmedi. 27 Şubat Cumartesi günü başlayacaktı. Neden beş gün bekleme ihtiyacı duyulduğunun hiç bir makul açıklaması yok. İlk şüphe de böylece doğmuş oldu. Sanki birilerine zaman kazandırılıyordu.

Nitekim bu beş gün içinde Rus bombardımanı durmadı. Ruslar, havadan rejim güçleri karadan muhaliflerle Türkmenleri hiç bir insaf ölçüsü tanımadan vurmaya devam ettiler ve ediyorlar. Bu aynı zamanda Türkiye'ye gözdağıdır.

Ateşkes sözleşmesinde DAEŞ ve Nusra'yı vurmaktan geri durulmayacağı maddesi hayli kaypaktır. Ateşkes, Rusya açısından Beşar Esad'a zaman kazandırma, nefes aldırma, derlenip toparlanma fırsatı tanımak için kabul edilmiş görülüyor. Amerika ise YPG'ye zaman kazandırma, onları Türk ordusunun bombardımanından kurtarma niyetini güdüyor gibi. Stratejik ortağımız Amerika'nın bu örgüte tanksavar silahlar verdiğine dair haberler gündemde çok rahatsız edici şekilde yerini almış bulunmakta.

Ancak nihai safhada Washington ile Moskova'nın nasıl uzlaşabilecekleri belli değildir. Ruslar, Suriye'nin bütünlüğünden yanadır. Onların çıkarı bunu gerektirmekte. Amerika ise net bir dille açıklamasa bile nihayetinden bilinen projelerinden başka İsrail'in de işine çok yarayacağı için Suriye'nin bir kaç parçaya bölünmesini istiyor. Gariptir ki Rusların "üniter Suriye" fikri ile Türkiye'nin dünkü "Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız!" görüşü uyuşmaktadır.

Hadisenin aktörleri elbette yalnızca Rusya ve Amerika değil. Türkiye'den başka Almanya, İngiltere, Fransa veya  bütünüyle AB ile İran ve Suudi Arabistan da var. Mes'ele yalnızca göstermelik bir barış akdi yapıp bu akdi suistimal ederek affa mazhar olmayan örgütler diyerek mağdurları bombalama şeklinde görülemez. Bir de mülteciler mevcut. 10 milyonu aşkın mülteci Türkiye, Ürdün, Irak ve AB ülkeleri arasında dağılmış vaziyette. İnsan kaçakçılığı devrede.

Çaresizler, denizlerde boğulup gidiyor. Suriye bölünse de bütün kalsa da halk perişan, memleket mahvolmuş vaziyette. Korkunç bir dram yaşanıyor. Bu şartlar Esadlı geçiş yahut Esadsız geçiş tartışmalarıyla öldürülebilir mi? İç çatışmalar 5 yıldır sürmekte. Rusya 4. yılda müdahil oldu, fakat başrole geçti. Amerika ile o Rusya, daha ilân edilirken şüphe ile bakılan bir ateşkes kotardılar. Çürük ipliğe bağlı bir ateşkes.

Bu ateşkes, inandırıcı değil!
Ateşi düşürmez.
Barışı getirmekten çok uzak.
Daha çok kan ve gözyaşı akacağa benzemekte.
Suriye dramı gelecek çağlara bir utanmazlık mirası olarak kalacak.

Kim iyi niyetliyse...kim barıştan yanaysa, Ankara’yı çelmeleyerek değil O'nunla beraber hareket etmelidir. Bu bölgeye Türkiyesiz barış ve huzur gelmesi mümkün değildir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.