Ülkede şiddetli bir gerilim havası var. Fırlamış tansiyonun mutlaka düşmesi lazım. Siyasi istikrar, ekonomik istikrar ve huzur buna bağlı. Bir ülke düşünün ki 4.5 yıllık bir dönemden sonra yüzde 47 oy alarak yeniden iktidara gelmiş bir parti, kapatılmak, Başbakan ve kurmay ekibi siyasetten yasaklanmak istenmekte. Bir ülke düşünün ki, eski kuvvet komutanları, birtakım aydınlar terör örgütü kurup meşru hükümeti devirme iddiasıyla tutuklanmışlardır. Kimin suçlu veya suçsuz olması mühim değil. Bu vak'aların varlığı yetiyor. Bunlar olurken ayrıca o ülkede konsolosluklara baskınlar olmakta. Polisler öldürülmekte. Dahası da var, eş zamanlı olarak huduttan kötü haberler gelmekte. Kim, nerede, ne zaman ve niçin düğmeye basmıştır? Sorulmayan sual budur. Sorulsa da cevabı bulunmayacaktır. Yeniden bayrağa sarılı tabutlar taşınmaya başlandı. Bir zaman sonra "vatan sağ olsun!" sözü de tartışılacak diye korkarız. Kutsalları aşındırmamalı. Her gün birkaç şehit verilmekte. O bile kâfi değilmiş gibi bir söylenti çıkartılarak halk Diyarbakır'da sokağa dökülebilmiştir. Bunun ne anlama geldiği düşünülmeli. Bir bölgenin karakteristiğine göre orada aykırı bir fısıltı yayılarak toplum birbirine düşürülür hale getirilmiştir. Bu memleket, en zor günlerde iç harbe sürüklenmemişken, sağlam zamanlarımızda kalbimizden vurulmayalım. Hükümet hiçbir olumsuzluk yokmuş gibi hız kesmeden çalışmaya devam etmekte, zora tahammül etmekte, doğrusunu yapıyor, lakin gerek başbakan ve gerekse bakanlardaki bu iyi niyet yetmeyebilir. Onun için tansiyonu düşürmek de bir icraat, bir hizmet, bir mecburiyet olarak görülmeli. Muhalefetin sırtında yumurta kefesi yok. Muhalefet ağzına geleni söylüyor. Yapmasa iyi eder. Fakat ne yazık ki bizde soğuk savaş dönemi politikalar bugün de sürdürülmekte. Birileri kendilerini demokrasi cengaveri sayıp cephede çarpışır olarak tahayyül etmekte. Ancak, Başbakan veya hükümet üyeleri, muhalefetin her dediğine cevap vermek zorunda değildir. Aynı şekilde, muhalefet liderleri, parti sözcüleri, kanaat önderleri, konuşan, yazan, manşet atan, ana haber bülteni hazırlayan herkes, çok daha sorumlu hareket etmeli. Sebep her ne olursa olsun dâvâlar açılmıştır. Bu dâvâlar artık mahkemelerin takdirindedir. Bırakalım hakimler vicdanlarıyla hüküm versinler. İnşallah en isabetli kararlar çıkar. Biz de adaletimizle övünürüz. Rüzgâr eken fırtına biçer. Sanki ortak akıl, yok olmuş dileyen rüzgâr ekmekte. Halbuki cümlemiz aynı gemideyiz. Bu gemi refaha yol aldığında herkesin yüzü gülecek, battığında herkes kaybedecektir.