Ülkenin çok değerli yıllarını alıp götüren olaylar var. Onlardan biri şu ân yaşanıyor. Hem ekonomik kayba ve hem de insan kaybına uğramaktayız. 25 yıla yakın zamandır PKK fitnesi millete çektirmekte. Örgüt kendinden ibaret değil. İşte verilen haberlerden görüyoruz. Portekiz bile silah satmakta. Türkiye ile Portekiz'in ne alıp-veremediği olabilir? Hiçbir şey. Ancak onu ilgilendiren kazanacağı para. Senin kayıpların umurunda bile değil. Dönem dönem yıllarımıza kıyan olaylar gündeme oturmakta. Baş örtüsü meselesi onlardan biri. Burada doğrudan doğruya kendi ayağımıza sıkmaktayız. 40 yıl olmuş. Bu kadar yıldır baş örtüsü kavgası yapılmakta. Tam bir ayıp. Yarınlar için mahcubiyet vesikası. O yetmemiş gibi ardından PKK çıkmıştı. Veya daha yerinde bir söyleyişle çıkartılmıştı. 25 yıldır zamanlarımızı ve değerlerimizi alıp götürüyor. Dönemlik ihtilaflar da gündeme taşınmakta. Bu sene Kerbela şehitleri için yapılan yürüyüşlerdeki taşkınlıkları unutmak mümkün değil. Açılan pankartlarda bu memleketin öz evlatlarına "Yezidin çocukları!" diye sövüldü. Zamanı koca kayalar gibi dev yongalar gibi milli varlığımızdan koparıp alan olaylar bunlardan ibaret değil. Darbeler de yaşadık. Bazılarında bakanlar, başvekiller asıldı. Bazıları vatandaş fişleme esaslı post modern cereyan etti... Artık dönemin bittiğini kabul ediyoruz. Çünkü darbeler, yalnızca ülkeye ziyan vermedi, asker de kaybetti. Zaten asker, ne zaman siyasete bulaştıysa sonu felaket oldu. Bu yüzden TSK'nın son türban sürtüşmesine girmemesi fevkalade isabetli olmuştur. Nitekim bu anlamsız çekişmede bazı rektörler tutuculuklarıyla acınacak hallere düşmüş durumdalar. Cephede şehit düşen askerin kız kardeşini üniversiteye almamanın izahı hangi gerekçeyle yapılabilir? Ordu, bu sorumsuzluğu paylaşmamakla iyi etti. Fakat askerî yönetimin bu hassasiyetine mukabil bazı emekli paşalar, maalesef bugün de içinden çıktıkları kuruma zarar vermekteler. Genelkurmay bu illete mutlaka bir çare bulmalı. 28 Şubat 1997 Post Modern Darbesi tıpkı 27 Mayıs 1960 gibi cemiyeti sadece germiş, kamplaşmalar meydana getirmiş ve 2001 Krizini hazırlamıştır. Bunun sebebi Doğu Silahçıoğlu, Osman Özbek... gibi bazı paşalardır. İnanılmaz çapta ifrata kaçtılar. Rektörü öğrenciye selam durmaya çağıran mantık gibi bu rektörler de o paşalar da bu devlete çok şey kaybettirdiler. Beklenir ki insan emekli olunca, bir kenara çekilince kendisiyle yüzleşsin, kendisiyle hesaplaşsın. Bazıları o fazileti gösterememekte. Aksine ulusalcılık yaparak Ergenekon'dan çıkmaktalar. Doğu Silahçıoğlu'nun şu dediklerine bakınız. Bunu paşalık yapmış bir insan söyleyebiliyor. "İslamiyet'i Araplar bize zorla dayattı. Zaten Türklerin Orta Asya'daki dinleri şamanizmdi. İstiklal Marşı içinde Allah, Peygamber, iman, ezan, cennet...gibi kelimeler geçtiği için gericiliği beslemektedir." Askerî mahkeme, bir deniz kuvvetleri komutanının bütün rütbelerini sökmüştü. O dâvâ adalet tarihimizin altın sayfalarındandır. Peki İstiklal Marşına hakaret eden Doğu Silahçıoğlu söylediğiyle mi kalacak? O ve emsalleri sanki bugün de muvazzaflarmış gibi beyanat vermekte, yargılamalara gitmekteler. Hem de ne zaman? Asker, vatanı, bayrağı İstiklal Marşını, inanç ve değerlerimizi korumak için kara kışta cephedeyken. Bölücü o kadar çok çeşitli ki. Her zaman diyoruz ya... En zararlısı yabancılaşmış aydın tipi.