Bayram namazlarıyla, cenaze namazları iç içe karıştı. Askerler, bayrağa sarılı tabutları musalla taşına taşıyor. Şehitler hakkında haberler neredeyse aynı. Nişanlıların tutunmayı hayal ettikleri dal ellerinde kalıyor. Mümkündür ki o nişanlılardan bir daha hiç evlenmeyecekler çıkmıştır, çıkacaktır… Gencecik eşler, dul kalıyor, onlardan bazıları hamile. İlk çocukları dünyaya gelecek. O eşler, bir ömür mustarip kalacak, o çocuklar babalarını hiç göremeyecekler…
Mehmetçik şehit, Ahmetçik şehit, korucu şehit. O şehitlerin arkada nişanlıları, hamile eşleri kalıyor. Yarın dünyaya gelecek bebeklere biraz akılları erince "baban şehit oldu!" denilecek. İşin garibi bunu diğer taraf da söyleyecek. İki taraf da ölülerine "şehit" diyor. Yani bu ülkenin insanları, bu iklimde aynı kalb dilini konuşuyor…
Peki, aynı kalb dilini konuşan bu ülkenin insanlarını hangi güç, hangi taktiklerle düşman etti?
Düvel-i muazzama, emperyalizm, bugün de yakamızda. Kürt, inanmalı ki onların derdi kendisi değil. Düvel-i muazzama, petrol, enerji, yer altı kaynakları, su ve servetler peşinde. Ama bunu nasıl anlatmalı? Bir inandıran üsluba ihtiyaç var. Bir farklı dile...
Hadise, gerildikçe gerilmekte. Verilen şehit sayısını takipte zorlanır olduk. Türk anası da Kürt babası da Kürt anası da Türk babası da bayrama kanlı gözyaşlarıyla giriyor.
Vali, kaymakam, bakan... her vatandaşın evine taziyeye gitmeli. Oğlu, kızı dağa çıkan her ana-baba teröristler gibi düşünmüyor. Bu "biz ve onlar" tarifi tehlikeli. Yangın büyümüştür. Devlet, artık hem idari iyileştirmeler yapmakta ve hem de askerî mücadeleyi çoğaltmakta. Kararlılığı gören taşeron örgüt, tükeniş çılgınlığında. İşte bu noktada çok hassas hareket ederek taban kaybına sebebiyet verecek her türlü hataya azâmi dikkat etmeli. Bu yara bizim yaramız. Yüz yıllık yara. Bu gidişle evler yetimlerle dolacak.
Dünya ve İstiklal Harbi sonrası manzaralarını tekrar yaşar olduk. Daha hayatının baharında arkada nişanlılar, hamile eşler, gözü yaşlı ana-babalar bırakan bu şehitler, bu ülkenin kaybıdır... ama, dağa gerek zorla, gerek kandırılarak ve gerekse öfkeleri kullanılarak çıkartılıp ölüme yollanan gençler de kaybımız. Unutulmamalı ki bu toprağın evlatlarını her dönem farklı adlarla düşman ettiler.
Bizim nesil, Yemen türküleriyle büyümüştü... Kayıp vatan, ahlar olup ciğerimize saplanıyordu. Daha dünün acıları sağalmamışken yeni vatan kayıpları, Türk'ü de helak eder, Kürt'ü de.
Küçülmek, bölünmek, ufalanmak, düvel-i muazzamaya kolay lokma olmaktır. PKK'ya kanmak dehşet gaflettir. PKK büyük fitnenin adıdır. Bizse bu vatanın her evladı için büyük yarınlar ve büyük bir vatan peşindeyiz.
.....
Bu yazı 22.10.2012 tarihinde Türkiye gazetesinde yayınlanmıştır.
Rahim Er'in önceki yazıları...