Cumartesi akşamı Bursa muhteşem bir anmaya sahne oldu. Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin'in öncülüğünde Yıldırım Belediyesi, ismini aldığı Sultan'ı anma toplantısı tertiplemişti. Biz de bir konuşma yaptık. Konuşmamızda Hüdevandigâr/Allah'ın cengâveri Murad Han oğlu Bayezıd Hân'ın nice Yıldırım biri olduğunu halkla paylaştık. Emir Sultan'ın mânevi huzurlarında Bursa'nın sevgili bakanı Faruk Çelik ve Bursa'nın el üstünde tuttuğu değerli valisi Şahabettin Harput ve daha başka yetkililerin hazır oldukları toplantıda Yıldırım unvanlı bu korkusuz Osmanlı Padişahı'nın 44 yıllık bir ömre neleri sığdırabildiğini anlatmakla ondaki niyet, azim ve gayreti tahlil etmeye çalıştık. Gördük ki modern zamanların baş problemi olan zaman yönetimini eski Türkler mükemmelen halletmişler. Ecdattan çok, ama çok öğreneceğimiz var. Şunu da gördük, bu millete mutlaka tarih şuurunun aşılanması lazım. Aşılanan canlının kalitesi yükselir. Eminiz ki bırakınız Bursalıları, Yıldırım halkı bile komşuları, çok sevdikleri o büyük Hakana dair birçok şeyi ilk defa işittiler. Bu vesileyle bir Yıldırımlı olmak hasebiyle sayın bakanın şahsında Hükümetten bir talepte bulunduk. Bunu hem mikrofonda dile getirdik ve hem de yemekte ikili sohbetimizde tekrarladık. Anadolu Hisarı, Yıldırım Han'ın 3. İstanbul kuşatmasında 1397'de bina eylediği bir görkemli surdur. İş bu sur, 50'lerde Boğaz'ın Anadolu yakasında sahilden yol geçirmek kastıyla tam ortasından yarılarak mahvedilmiştir. Belki o gün bir mecburiyet vardı. Lakin bugün bu hata telafi edilerek, yol arkadan dolaştırılmak suretiyle kale eski haline iade edilebilir. Orası yol geçen değil, müze olmalı. Rumeli Hisarındaki caminin yeniden doğuşu gibi bu müjdeyi de bekleyeceğiz... Anma toplantısı çerçevesinde bir de Molla Yegân Medresesinin açılışı vardı. Bir Osmanlı medeniyet eseri çöküp gitmişken Yıldırım Belediyesinin hamiyetperverliği ve il özel idaresinin mali desteğiyle tarih dile gelmiş, kemer, kubbe ve nakış tekrar coşmuştu. Bir önceki akşamsa 4. Âşıklar ve Şairler Şenliğinin son gecesiydi. Feyzi Halıcı bunu Konya'da 40 sene yaptıktan sonra aynı zamanda edebiyatçı olan Özgen Keskin'e devretmişti. Dostumuz, 4. yılda etkinliği dörde katlayarak 18 ülkenin iştirakini temin etmişti. Bu toplantı dahi bizim kamuoyuna mal etmeye çalıştığımız Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Tek Türkçe fikrinin ne denli zaruri olduğunu bir kere daha gösterdi. Bu coğrafyanın aşk adamları aynı Yunus'ca terennüm ediyorlardı. Bir şey daha gördük. Halkın gündemi, kültürü belki medeniyeti başka. Bu ülkenin nüfuzlu aydını, kesinkes yerli değil, derdimiz de bu zaten. Kavgalar da bundan dolayı. O akşam vali bey, reis bey, âşık Şeref Taşlıova, Bedirhan Gökçe gibi yanık gönüllülerle toplanmışken tebrikten sonra hazirûna şunu teklif ettik: "Bu isim, bu faaliyetin alt dallarından biri olmalı, faaliyet zenginleşmeli, roman, hikâye gibi yarışmalar düzenlenmeli..." Muhterem Şahabettin Harput, fikre derhal sahip çıkarak ismini de koydu: "Bursa Edebiyat Günleri." Sonra da ekledi: "Üzerimize ne düşerse yapacağız..." Bursa'da hummalı bir faaliyet var. Cumartesi gecesi çok geç saatlerde Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe'yi de dinledik. Hizmetlerini anlattı, cesaretini takdir ettik. Üsküb'e, Rumeli'ye yaptıkları dua edilecek kadar güzeldi. Bursa, 5 yıl önceki Bursa değil, Anadolu, şahlanışta. Bursa, Yıldırım gibi. Bursa, Mudanya üzerinden İstanbul'a bağlanmış, tarih köprüsüyle maziye, gönül köprüsüyle doğu ve batı ufuklarına. Ol payitaht-ı evvel elbet bunlara elyaktır.