ABD "cumhurbaşkanı" G.W. Bush, Ankara ziyaretinde protokol dışına çıkarak önce Başbakanlık Konutu'na sonra Çankaya Köşkü'ne gitti. Teamül ise şöyle, misafir cumhurbaşkanı, önce ülkenin cumhurbaşkanına gider, sonra kendisine tahsis edilen mekânda başbakanı kabul eder. Bush farklı davrandı, hem cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i ziyareti daha sonraya aldı ve hem de başbakan Recep Tayyip Edoğan'ın makamına kendisi gitti. Bunları izah için Bush'un Erdoğan'ı dostu olarak ilân etmesi kâfi izah olur mu? 3 ihtimal düşünülebilir: Amerikan başkanı, elde edeceklerini koparmak için "damardan girmektedir." Türkiye, hâlâ halledemediği baş örtme problemi dolayısıyla başbakanının, bakanlarının eşlerini Cumhurbaşkanlığı resepsiyonlarında görememektedir. G.W. Bush, bu tehir takdim ziyaretiyle bu burukluğu bertaraf ederek gönül alıyor. Emine Erdoğan, Çankaya'ya gidemediğinden Laura Bush'la birlikte jest yapmışlardır. Ve/veya, Amerikan devleti, böyle bir protokol hazırlayarak istikbale mesaj vermektedir. "ABD için yarının cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu niyetini Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir yerine oturtmuştur. Nitekim bir burukluğu telafi için yerleşmiş adetlere zıt davranan Beyazsaraylı başkan, Çankaya'lı başkana gittiğinde Cumhurbaşkanı Sezer'in yanaklarından öperek bir başka burukluğu ortadan kaldırmak istemiştir. Sezer, refikinin/partnerinin davranışını "ıskalama" olarak yorumlayıp içine atmış olabilir. Batılılarda böylesi sıcak hareketler yoktur. Veya, diğer ihtimal, AK Parti hükümeti, ziyaretin gücüne dayanarak, bunu bir fırsat bilip by pass yapmıştır. Böyle düşünülürse doğrudan Erdoğan'ın bilgisi dahilinde hazırlanan protokole göre Çankaya'yla üstü kapalı rövanş maçı yapılmıştır. Fakat bu ihtimali varit görmüyoruz. Bizim tanıdığımız Tayyip Erdoğan böylesine hassas bir zamanda bu kadar şahsî davranmaz.. Her şey, protokolü kimin hazırladığı, nasıl hazırlandığı açıklandığında ortaya çıkacaktır. Şu bile mümkün. Bush, protokolün dışına çıkarak bildiği gibi hareket etmiştir ki o takdirde ilk ihtimaller daha kuvvet kazanmakta. Diğer tarafın düşünce ve planı her ne olursa olsun, neticede Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başbakanı ABD devlet başkanıyla olan resmi görüşmesinde âli menfaatlerimizi olanca vukufiyetiyle dile getirmiş ve takipçisi olduğumuzu muhatabına hissettirmiştir. KKTC'yi masaya getirdik, "AB'yi beklemeyin" dedik, KKTC'ye Amerika'dan uçak seferi yapılmasını talep ettik. Bush, bunun üzerine tecridi ortadan kaldırmaya dönük teşebbüslerini bir süre sonra bir paket halinde açıklayacaklarını söyledi. PKK konusunda daha dürüst davranmaları gerektiğini, oyalanmadan bıktığımızı, şüpheler içinde olduğumuzu imâ ve Kerkük'ü Bağdat'la eş hukuki statüde görmek istediğimiz net bir şekilde ifade ettik. Bush, "el Kaide bizim için neyse PKK da sizin için o anlıyoruz, yeni Irak yönetimiyle birlikte size yardımcı olacağız" dedi. Ayrıca hükümetimiz siyasi şart kalkmadan 8.5 milyar doları kabul etmeyeceğimizi tekrarladı. Bush, Ankara'ya gelmeden 1 gün önce de Dublin'deki AB zirvesinde AB üyelerine Türkiye'yle müzakerelere başlamaları çağrısını yapmıştı. İki hususa dikkat çekmek isteriz. Biri Bush'un "gurur" kelimesini çok sık kullanması. Bu kelime, iç yapısını ortaya koymakta. İkincisi Başbakan Tayyip Erdoğan'la görüşürken tekrar başkan seçileceğinden emin olduğunu dile getirme ihtiyacını hissetmesi. Gurur fenomeniyle toparlayarak birlikte değerlendirdiğimizde bunun mefhumu muhalifi şudur. G.W. Bush, rahat değil. Rahat olmadığı için dünya umumi efkârından destek almak istemekte. O da biliyor, kendisinden önce Bill Clinton Türkiye'yi ziyaret etmişti. Clinton, Kızılay veya Beyazıt meydanında tek başına dolaşabilirdi, halk kendisiyle bir nargile kahvesinde oturup çay içer, şakalaşabilirdi. Şimdiyse insanlar adeta evlerine mahkum oldu. Basın mensupları, Basın Merkezi adı verilen bir odaya kapatılarak serbestçe çalıştırılmadı. Binaenaleyh Cumhuriyetçi iktidar huzurlu değil. Böyle olduğu için istikrarlı ve güçlü bir müttefikten, onun idaresinden zımnen destek almak istemekte. BOP projesi, NATO'nun Amerikanlaştırılması Amerika'nın fakat ondan ziyade Bush'un hedefleridir. Bir Türkiye-ABD münasebetleri var... Bir de NATO zirvesi. Ve insan ve uyuşturucu kaçakçılığı, Irak, Kuzey Irak, Filistin, Afganistan gibi meseleler. Halbuki milenyum diye bir yıl boyunca ne tatlı masallar anlatılmıştı.