Konya'da çöken bina ders olmalıdır. Türkiye'deki bütün binaların elden geçmesi gerekiyor. Hangi binada oturulup oturulmayacağı tespiti edilmeli. Binaların bir çoğu yaşlanmış durumda. Bir çoğu sorumsuzluk örneği. Kaçak yapılanmayla göğe doğru uzayıp gidiyor. En evvel ele alınması gereken de İstanbul'dur. İstanbul'da da suriçi bölgesi. Yakın tarihlere kadar İstanbul'da deprem olması, olmaması ihtimali konuşulmaktaydı. Bir depremi felakete çeviren birinci faktör, binaların çürüklüğüdür. Ne yazık ki para muhterisi bir kısım müteahhitler, eski İstanbul'u mahvettiler. O güzelim ahşap evler kaza süsü verilerek yakıldıktan sonra yerlerine zevksizlik numunesi iğreti binalar yükseltildi. Bu binaların çoğunun malzemesinden çalınmıştır. Bir çoğu ise ilave katlarla tehlikeli hale getirildi. İstanbul dememizin sebebi en fazla nüfus, mesken ve en fazla çarpık yapılanmaya sahip olmasından dolayı. Yoksa yurttaki bütün meskenler oturulabilir olup olmama noktasından incelenmelidir. Peki incelendiğinde ne olacak? Mesela yüzde 20'de oturulamaz denince ne yapılacak? Bir dönemin gecekondu yıkımındaki ilkel manzaraları tekrar yaşayacak mıyız?. İmar ve İskân Bakanlığı teyakkuzda olmalıdır. Bundan böyle hükümetin önündeki en zor problemlerden biri bu çökmelerdir. Muhakkak üstesinden gelinmeli. Konuya sivil toplum kuruluşları da duyarlı olmalı. Mimarlar, Mühendisler odaları nerelerde? Neden sesi çıkmaz? Müteahhitlerin bir odası yok mu? Bu tip odalarla AKUT ve Kızılay gibi kuruluşlar el birliği yaparak bakanlık ve belediyelerle ortak çalışma ve projeler üretmeliler. Esas yardım, felaketi önleyerek olur. Her şey insan için. İnsanın refahı, mutluluğu, insanca yaşaması için. Yarım asırdan fazla bir zamandır sürüp gelen acemi şehirleşmenin zor sonuçları acı faturalarla karşımıza çıkmaya başladı. Tedbir almakta geç kalmamalı.