Büyük devlet olmanın şartları

A -
A +
Şu nakledeceğimizi 20 yıl kadar evvel, Ankara'da üst derecedeki bir emniyet yetkilisi bize anlatmıştı. Batı'dan "geri kalmış bir halkın adam olması için" nüfus planlamacıları gelmiş. Köylere gidecek, onları geri kalmışlıktan kurtaracak, 'kadınların kuluçka makinalığına' son vereceklermiş. Bu maksatla saha çalışması için İçişleri Bakanlığı'ndan izin almışlar...
Ne güzel değil mi?
Meğer bizim kara kaşımızı, kara gözümüzü seven ne çok insan varmış! İyiliklerini unutmak mümkün mü? Bu dostlarımız, daha evvel de halkı, sütü bırakıp süt tozu kullanmaya teşvik etmişlerdi. Daha evvel halkı, hayvani yağı bırakıp margarin yağı kullanmaya teşvik edenler de onlardı. Beslenmemizle ilgilenen insani hasletlerle bu dolu dostlar, şimdi de yatak odalarıyla meşguldü.
Süt tozunda, margarinde olduğu gibi, nüfus kontrolünde, doğum kontrolünde de önce çok cazip vasıtalarla kamuoyu oluşturuluyordu. Haberler yapılıyor, yazılar yazılıyor, programlar hazırlanıyor, meydanlara afişler asılıyor, beyinler şartlandırılıyordu. Öyle ki sabah-akşam kafa ütülemelerle çok çocuk sahibi olmak yüz kızartıcı suçtan farksız hale getirildi.
Ülkeye yön verenler, bu hususa şeksiz-şüphesiz inandırılmıştı. O sırada Türkiye'nin sanayi imparatoru Vehbi Koç'tu. Öğleleri muhakkak kaylule/siesta yapar, geceleri 22.30'da yatardı. Saniyesi para olan bir insandı. Cimri zannedilecek kadar prensip sahibiydi. Zamanı böylesine kıymetli bir sanayici hiç işi değilken nüfus planlamasında başroldeydi, gönüllüydü, öncüydü. Yanlış anlaşılmasın niyet sorgulması yapmıyoruz. Bir kasda kimlerin alet edilebildiğine dair beynelmilel bir komploya dikkat çekmekteyiz.
O üst düzey emniyet müdürü sohbetin devamında şunları anlattı: Bakanlık, izin vermiş, yabancılar, Ankara köylerine gitmişler. Fakat Allah'tan ki basiret sahibi idareciler her devirde olmakta. Onlardan biri "şunları bir takip edin bakalım" demiş. Takip edilince ne görülsün? Ana damar halkın yaşadığı köylerde haneler tek tek taranmakta, köylü âdeta ikna odalarına alınmaktayken, diğer köyler atlanıp geçilmekte.
Batı, bu çalışmayı Barış Gönüllüleri hamlesinin hemen ardından yapmıştı.
Bir ara okullarımıza "Barış Gönüllüsü" adı altında öğretmenler gönderdiler. Bu şeker öğretmenler, şeklen bağımsız, esastaysa müstemlekeden beter müstemleke yapılmış Türkiye'nin çocuklarına İngilizce öğreteceklerdi. Halbuki onlar aslında misyonerdi, işleri bu toprakları Hıristiyanlaştırmaktı.
Bunu işgalci devlet olarak yapamamışlardı.
Mahmut Esat Bozkurt gibi yerli iş birlikçileriyle de yapamamışlardı.
Şimdi Barış Gönüllüleriyle yapmak istiyorlardı.
Ne var ki muvaffak olamadılar.
Buna rağmen yılmayarak başımıza nüfus planlamasını musallat ettiler. Bunda muvaffak oldular. Milletimiz,  "Çekirdek Aile" diye tarihinin en büyük felaketine uğradı. Halbuki  Büyük Devlet olmanın vazgeçilemez üç şartı vardır:
1- Büyük toprak 2- Büyük nüfus 3- Büyük servet.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.