Çalışmaktan kaçmak

A -
A +

Eskiden emekliye "tekaüt" veya "mütekait" denirdi. Tekaütlük daha ziyade memurlar için mevzubahisti. '60'lardan sonra sol hareketler hızlandı. Solun ana malzemesi işçi sınıfıdır. İşçiler, organize edilerek sendikalar kuruldu. Sendikacılık sağın klasik huyu icabı önce tepki gördü. Zira talep sol taraftan geliyordu. Bu yüzden o da malum klişeyle komünistlik sayıldı. Fakat daha sonra herkes sendikacılığa sarıldı. Her fikirdeki işçiler sendikalı olmaya baktı. Artık patronun, Bakanın karşısında kir içindeki şapkasını çıkartıp el pençe divan dururken "sen bilirsin begim" diyen ezik insan tipleri kaybolarak onların yerini eşitlik anlayışıyla masada çata çat pazarlık yapan çalışanlar aldı. Şimdi memurlar bile sendikalı. Hatta Diyanet teşkilatında sendika var. Teorik olarak şu mümkün. Din adamları bir gün topluca greve gitseler o gün cenazeler defnedilemez. Herhalde artık sadece TSK'da sendika yok. Nitekim çok yakında THY az kalsın tam da zirveyi zorlarken greve gidecekti. Açıkçası hepimiz endişe ettik. Ortada iş varsa işveren vardır. İşveren o işi tek başına yapamaz. O zaman çalışana ihtiyaç doğmakta. Öyleyse işveren ne kadar kıymetliyse çalışan da o kadar kıymetli. Bundan dolayı grev ve lokavt diye müesseseler gelişti. Ne var ki devlet beceriksiz işveren durumunda. THY bile kafası kızınca lokavtla kulaklara kar suyu kaçırdı. Devlet, sendika hakkını koparan memur karşısında lokavt imkânından mahrum. Komedi gibi ama durum böyle. Çalışanlar; zorlu zamanlardan geçerek belli insani, sosyal ve medeni seviyelere gelebildiler. Ancak bir dönem ezilme varken, hak yokken. Sonrasındaysa bir suistimal ortaya çıktı. Suistimal iki yönlü oldu. Birincisi sendika ağalığı zuhur etti. Bu ağalar temelli senatörler gibi upuzun seneler ve çok astronomik maaşlarla koltuklarında yer aldılar. İkincisi ise erken emeklilik. Erken emeklilik, tam bir sorumsuzluktu.. 33, 35, 40 yaşında emekliye ayrılanlar oldu. Kalkınmış devletlerde 60-65'den evvel emekli olmak mümkün değilken bizde insanlar, delikanlılık yaşında iş hayatından koptular. Bunlardan bazıları müteşebbis oldu, bazılarıysa adeta hurdaya çıktı. Şimdi SGK/Sosyal Güvenlik Kurumu açıklıyor. Emekli sayımız 8 milyonu aşmış. Bir de mukayese yapmakta. Bu rakamla nüfusları 8 milyondan az olan 100 ülkeyi arkada bırakmaktayız. Emeklilerin çok derdi var. Sıkıntıları çok. Bağ-Kur ve SSK'dan emekli olanların aldığı aylıklar sadece elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödeyebilmekte. Adalet bir türlü kurulamadı. Halbuki devlet her sene emeklilere 51 milyar ytl maaş ödemekte. Şayet hakkıyla, layıkıyla tam yaşında emekli olunsaydı, hile, hurda, sahte raporlarla erken emekliliğe gidilmeseydi maaşlar bugün daha fazla olurdu. Normalde 4 çalışan 1 emekli dengesi olması gerekirken bizde yarı yarıya. 8 milyon emekli, 7 milyon sakat, 2.5 milyon işsiz. 2.5 milyon gizli işsiz. Bu netice herkesin derdi. Çünkü çalışanın kazancı kalan nüfusa yetmemekte. Görev, sadece SGK'nın, Bakanlığın değil. İşçi ve memur sendikalarının da. Emeklilik işten kaçmak, tembellik, uyuşukluk olmamalı. Tatil rüyası ve emeklilik hülyası içinde günler ölmekte. Çalışkanlık aşısına ihtiyaç var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.