Kalkınma hızının 8.5'i bulduğu, bütçenin uzun bir zamandan sonra ilk defa fazlalık verdiği günlerde şehid tabutları gül kervanları gibi yollara dizildi, başbakanın yanına kadar eli muştalı haydutlar sokuldu, Diyarbakır'da bombaların patlamasıyla, 13 insan can verdi, İsmail Ağa Camiinde bir hoca efendi öldürüldü, katil, meçhul bir şekilde ortadan kaldırıldı. Sanki Topal Osman cinayeti. Daha evvel de aynı camide benzer bir cinayet işlenmişti. Manzara'ya bakınız... Ülke kalkınıyor, bütçe fazlalık veriyor. Bir siyasi parti, terör örgütüne ateşkes çağrısında bulunuyor. İşte bu manzarada esrarengiz cinayetler meydana geliyor, muştalar çekilip bombalatr patlıyor. 27 Mayıs 1960 Darbesinden ve 12 Mart 1971 Muhtırasından önce de kalkınma hızları bu seviyelerdeydi. Bir taraftan kalkınma yaşanıyor, diğer taraftan terör, kan döküyordu. Aynısı Turgut Özal zamanında da tezgâha kondu. Ülke yine kalkınıyordu, Özal'ın canına kıyılmak istenirken aynı zamanda PKK palazlandırılıyordu. Eğer beş paraya muhtaç bir Türkiye'de yaşasaydık ne PKK kalır, ne bombalar patlar, ne cemaatler tahrik edilirdi 2000-2001 Krizinde teröristler tek kurşun atmadı. Tek bomba patlamadı. Bütün hadise başbakanlığın önünde bir yazar kasanın yere fırlatılması fevriliğinden ibarettir. Daha önce de yazmıştık, çok oldu, unutulmuştur. Onun için tekrarlamakta fayda var. Sovyetler Birliği dağılınca buradaki 5 bin batılı ajan, çoğunluğu Türkiye olmak üzere güneye kaydırıldı. Mevcut yabancı istihbaratçılara bu yeniler de eklenince ortaya ciddi rakamların çıktığını görmek mümkün. Bu itibarla hadiseyi bir Kürt-Türk, AK Parti-MHP mücadelesi, cemaatte liderlik kapışması gibi görmemek lazım. Bu görüş, tek başına sığ ve yanıltıcı olur. Bundan dolayı uyanık olma vaktidir. Söğütteki olayda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın soğukkanlılığını koruması, hatta kendi haklarını helal ettiğini ilân etmesi şiddeti tırmandırmamak adına memnuniyet verici olmuştur. Bu sebeple MHP'nin eli muştalıların ülkücülükle alakası olmadığını, MHP imajını bozmak maksadıyla kışkırtmalara başvurulduğunu açıklamasında zaruret vardır, telafi adımı sevindirici olacaktır. Arka arkaya gerçeklerle yüz yüze gelen İsmail Ağa cemaatinin de tıpkı 28 Şubat ortamında Esat Coşan Hoca Efendiyi kaybeden İskender Paşa cemaati gibi taşkınlıktan uzak durması isabetli olmuştur. Diğer taraftan Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir'in bombalama eylemiyle DTP çağrısı arasında münasebet kurarak buna rağmen ateşkes isteğinde ısrarlı olacaklarını haber vermesi de keza ümit vericidir. Kalkınmış, dünyanın sayılı 10 en güçlü ekonomisi arasına girmiş, her yerde sözü geçen, onu dikkate almadan adım atılmayan bir Türkiye, her ırktan vatandaşına birinci sınıf insan şerefini yaşatır. Herkesin aklını başına toplaması lazım. Türkçülük, Kürtçülük zamanı değil. Bir vize için sabahın köründe kuyruğa girip gün boyu bekletilerek adam yerine konmayanın ırkının ne önemi var? Dar bakış, çağdan uzak ufuksuz hayat sadece patinaj yaptırır, ancak kaybettirir. Bizim kayba değil, kazanca ihtiyacımız var. 3 asırdır hep kaybettik. Onun için göz açtırmayıp her fırsat tepe tepe kullanılmakta..