Biz, olaya, devlet-millet kaynaşması şeklinde bakıyor ve sonuçta istikbalimiz adına seviniyoruz. Milletine inanmayan devlet, devletine inanmayan millet döneminin berbat bir zaman dilimi olarak tarih laboratuarlarına kaldığını düşünüyoruz. Bugün farklı bir günün başlangıcı. "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!" denen devlet-millet şanlı kaynaşmasının, hatta bu kaynaşma sözü bile fazla, aynîyetinin, tek ruh halinin, çatık kaşlı, ezen, süründüren ceberrutluğa dönüşmesi bize bir asırdan az olmayan bir kayba sebep oldu. Bu millet, anasının cenazesine yaverini yollayan cumhurbaşkanlarını sevmedi. Üstelik de dini bayramlardaki sözde bayram konuşmalarında milletin mânevî hangi değeri varsa laiklik adına hepsine hakaret edenleri hiç sevmedi. Onun için Turgut Özal'a sıradan bir vatandaş, tarih adına hükmünü verdi. Her kim ise o sıradan, ama ârif vatandaş, Özal'ın cenaze merasiminde sıradan bir kâğıda sıradan bir kalemle yazdığı tek cümleyle işi özetledi. "Sivil-dindar ve demokrat cumhurbaşkanı". Cumhurun/halkın/milletin alt şuurunda bu vardır. Reisi sivil olacak... Dindar olacak. Ve demokrat olacak. Geri kalan ne varsa teferruat. O meçhul kahraman, bir cümleyle bir koca cildi kestirmeden şerh etti. Bu konuyu üniversite hocalarına, namlı konuşmacılara verseydiniz bu okur-yazar adamlarımız bir hafta biteviye tartışsalardı bu milletin özlediği, görmek istediği cumhurbaşkanını bu kadar güzel izah edemezlerdi. Çünkü bu bir gönül meselesi. Abdullah Gül'ün adaylığında iki dönem yaşadık... 22 Temmuz 2007 seçimlerinden evvel. Ve sonrası. Evvelinde Abdullah Gül, 16 mayısta cumhurbaşkanı seçilecekti. Hukuk, hukukçular tarafından takoza dönüştürülerek bir istismar yaşandı. 367 Engeli tıpkı "sizi buraya tıkan güç böyle istiyor" gibi tarihe bir mahcubiyet belgesi olarak intikal etti. Sonrası malum. Seçimler yenilendi. Millet, Abdullah Gül için adeta halk oylaması yaptı, onu seçti, onu 22 Temmuzda Çankaya'ya yolladı.. Çünkü bu millet... Türk milleti, Türk milleti derken bunu bir üst kimlik olarak kullanıp bütün alt kimlikleri kucaklayarak herkesi kastediyoruz, Abdullah Gül'de, onun mütebessim çehresinde, aile hayatında, eşi Hayrünisa Hanımın tesettüründe, babasının vakur halinde, mümince duruşunda, anasının yüzünde herhangi bir Anadolu kadınını gördüğü için, kendini, kendi ailesini, ıstırabını yaşadığı için Abdullah Gül'ü helal süt emmiş bir evladı olarak bağrına bastı. Okumuş ama yabancılaşmamış. Yabancı dil öğrenmiş ama yabancılaşmamış. Akademik kariyer yapmış ama yabancılaşmamış. Parlamentoya girmiş ama yabancılaşmamış, bakan olmuş, başbakan olmuş ama yabancılaşmamış. Türk milleti, özünden gelen, içinden gelen kendisi gibi olan cumhurbaşkanına hasretti. Bu millet, hasretini dindiriyor. Bugün Çankaya, Cankaya oluyor. Kelimeler mühim değil. Duygulardaki dil "Cankaya" . Korkarak, yüz buruşturarak, la havle çekilerek anılan bir makam değil, göğüsler kabararak, benimsenerek, sahiplenerek iftihar edilen Çankaya, bu Çankaya artık Cankaya'dır. Şimdi... Çankayası... Meclisi. Hükümeti. Bürokrasisi ile yerli değerler, yerli insanlar, merhametten haberdar, tarih şuuruna malik dünyayı tanıyan, fakat milletiyle kaynaşmış insanlar, nice zamanlar sonra ilk defa iş başında. Bu iç barıştır. Huzurun zaman denizine maya olarak çalınmasıdır. Milletin devletiyle kavuşması, kucaklaşması hasret gidermesidir. Kim ki bu ahengi bozarsa, yıkarsa oynarsa kıyamete kadar vebal altında kalacaktır. Akıllı olalım. Bu millet her renk, fikir, ırk ve kültürden gelen her birimiyle yekpâre durmak ve dünyayla tek bilek-tek yürek yarışmak zorundadır. Asla gündeme gelmemesi gereken, sarsak mevzularla dikkatler dağıtılmakta. Zinhar kimse oyuna gelmesin. Su uyur düşman uyumaz. Çankaya'ya çıkan şeklen Abdullah Gül olsa da... Esasında 75 milyon oraya çıkmakta. Milletin evladı. Milletin mülküne hoş geldin. İnanıyoruz ki teveccühlere layık olacaksın. Belki diplomasız ancak irfan sahibi anan-baban seni bu terbiye ile büyüttüler. Bahtiyarız... Kötü tarih, kötü talih arkada kalıyor. Şu ağustos ne mübarek bir aymış ya Rabbi!. Bu ay Türk milletinin doğduğu ve dirildiği aydı, şimdi yeniden doğrulduğu ay da oldu.