İslamiyette itikad mezhebleri, amel mezhebleri, tasavvuf ve tasavvufun hayat alanı tarikatler vardır ve haktır. Biz Türkler, uygulamada/amelde Hanefi, inançta/itikadda ağırlıklı olarak Maturidiyiz. İslamiyette cemaat ise tektir: Ehli sünnet ve'l cemaat. Lideri İmam-ı âzam ebu hanife Numan bin Sâbit'tir. Hem ameldeki dört mezheb ve hem de itikaddaki iki mezheb ehli sünnet çerçevesi içindedir Bugünkü cemaatlerin çoğu Cumhuriyet öncesi tarikatlerin devamı mahiyetindedir. Asılları esas itibariyle Nakşi, Kadiri gibi tarikatler olan cemaatlerin pek azının silsile şeklinde geçmişleri yoktu. Hocaefendi'ninki dahil Nur Cemaatleri, üstad Bediüzzeman'ın eserlerine dayanır. Cumhuriyet hükumeti, tekke, zâviye ve dergâhları kapatıp tarikatleri yasaklayınca bu sosyal gerçek, vakıf ve cemiyetler şeklinde mevcudiyet ve niyetini devam ettirdi. Bir başka söyleyişle o yasaklamalar, bütün gayretine rağmen hedefine varamadı. Mümkün olamazdı. Zira kalbdeki inanış, insandaki hizmet aşkı, kanunla ve baskıyla sökülüp atılamaz. Uzun seneler boyu cemaat liderlerinin, cemaat mensuplarının yaşadıkları, Kürtlerin maruz kaldıklarından hiç az değildir. "Allah" diyorsa Türk de Kürt de zulüm gördü. Şimdilerde şu söz, ekranlardan sık duyulmakta: "Cumhuriyet, vatandaşları Türk ve sünni-hanefi İslam olmaya zorladı." Vatandaşın tek ırka zorlanması doğrudur. Fakat onun ötesinde dine mahsus olan ne varsa hasım görüldü. Bu cemaatler, kendilerine reva görülen o kadar eza ve cefaya rağmen devlete küsmediler, hizmetten geri durmadılar. Hatta hapishaneyi bile tevekkül ve sabır anlayışlarıyla medrese-i Yusufiyye diyerek sevimlileştirmek istediler. Bugünkü iktidar hadisenin derinlemesine farkındadır. Elde edilen muvaffakiyet, tek başına bir siyasi ekibin eseri değildir. Arkada ayrıca nice dergâh, dernek, cemaat, tarikat, yazar, mütefekkir, san'atkâr, ticaret ve ilim adamının alın teri var. Cemaatler, fedakârlık ve sabırlarla önce İstanbul'a, ardından Anadolu'ya, sonra OMT topraklarına, bilahare İslam coğrafyasına, kısacası ümmetin nefes alıp-verdiği her yere kitapla, mekteple, basınla, yurtlarla hizmet ettiler. Her cemaat, hizmetin bir tarafından tuttu... Bu baş böylece yukarı kalktı, bu bayrak böylece yükseldi. Şimdilerde bir endişemiz var: Cemaatlerimizi biribirine düşman etmek gibi bir sinsi faaliyet seziyoruz. Sosyal medyada birtakım kimseler, bir başka cemaatle onun başındakilere edeb dışı ifadeler kullanmaktalar. Bir cemaatin itikat veya amelde eksikliği veya hatası görülüyorsa bunu kendi aralarında ilimde yetkin isimler bir araya gelir ve çözerler. Sosyal medyada yapılansa fitne çıkartmaktır. Vay fitne çıkartanın hâline... Vebali, büyüktür.