abancılaşmış aydınlarımız, ya anlamıyorlar veya anlamak işlerine gelmiyor. Onun için Türkiye'nin Orta Doğuda ne işi var, Afrika'da ne işi var? Gibi sorular sormaktalar. Türkiye'nin Orta Doğu'da, Afrika'da, Kafkaslarda, Balkanlar'da çok işi var. Bu saha Osmanlı Coğrafyası. Bu sahayı mutlaka nüfuzumuz altında tutmak zorundayız. Bu bizim Anadolu'ya kapanıp kalma veya dünyaya açılma meselemizdir. Küçüklüğe rıza veya devleşmeye azmetme niyeti. Böyle bir strateji Avrupa'yla, dünyayla entegre olmamıza da mani değil. Bundan dolayı Türk başbakanı, dışişleri bakanı, iş adamları bu sahadalar. Bu yüzden Suriye'ye de yakınız, Sudan'a da. Dışişleri bakanımız Abdullah Gül'ün Cezayir ziyareti, dediğimiz ve demediğimizle bütün gerçeği ortaya koymakta. Sayın Gül, Cezayir'de cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika tarafından devlet başkanlarına mahsus ağırlama ile misafir edilmiştir. Yemekte yaptığı konuşma ise fevkalade manidardır. "Sizin Cezayir'den gitmenizi biz istemedik. Osmanlı, güçlüydü, fakat aynı zamanda da engin hoşgörüye dayanıyordu. Bu düzeni İngiliz Milletler Topluluğu gibi yeniden canlandırabiliriz. Sizin Afrika'ya açılan kapınız olalım." Sayın Buteflika, ayrıca Cezayir'in BM'de Türkiye'nin Güvenlik Konseyi Üyeliği ile Kıbrıs konusunda da destek olacağına dair de söz vermiş. 1.5-2 yıl evvel "Osmanlı Milletler Topluluğu" diye bir yazı yazmıştık. O günlerde bir davet üzerine Prof. Dr. Yılmaz Altuğ'la aynı yemekte buluştuk. Yılmaz Hoca, açıkladı, meğerse kendisi yıllar evvel bu mevzuda ABD'de doktora yapmış. Akıl için yol bir. Biz de yazımızda Buteflika'nın misalini vermiştik. Mesele Osmanlıcılık yapmak, Osmanlıyı diriltmeye çalışmak gibi tatbiki gayrı kabil düşünceler değil. Fakat elimizin altında 1.5 asırdan 5 asra kadar idare ettiğimiz onlarca devlet ve kavim var. Bu devlet ve kavimlerin Osmanlıdan sonra sömürgecilikten sosyalizme kadar tatmadıkları, yaşamadıkları rejim kalmadı. Hepsi de gördü ki en müreffeh zamanlarını Osmanlı hilali altında geçirmişler. Bazıları bunu itiraf mertliğini gösterdi. Bazıları sustular. Susanlarda ise halklar aynı gerçeği fısıltı halinde dile getirdiler. Bu sebeple bizim Macaristan'dan Yemen'e, Azerbaycan'dan Yunanistan'a kadar eski teb'amız olan milletlerle karşılıklı anlayış içinde dost olmamız, dost kalmamız ve dostluklar geliştirmemiz lazım. Türk-Yunan ihtilafını yıllarca başkaları körükledi. Türk-Ermeni ihtilafını da aynı kaynaklar körüklemekte. Başkasının düşman yapmak istediğini biz dostluğa çevirmeye çalışalım. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devletinden bile daha avantajlı durumda. Osmanlı, Orta Asya'ya uzanamıyordu. Şimdi hem Osmanlı Coğrafyası hem Türkistan Coğrafyası üzerinde nakış nakış çalışmamız mümkün. Onun için Cezayir'de Irak'ta, Türkmenistan'dayız. Hükümet tabii ki bunu bizim kadar net ifade edemiyor. Cezayir Osmanlı hasretinde. Şüpheniz olmasın ki hepsi aynı hasrette. Hasret kavuşmanın habercisidir. Fincancı katırlarını ürkütmeden çok akıllı gitmeli. Bir yabancılar var bir de onların beslemeleri. Her türlü kötülük ve iftiraya başvurabilirler. Geri kalmış ülkelerdeki bazı aydınlar, sömürge askeri gibidir.