Dönem dönem, yurdumuzun muhtelif köşelerinde fitne ateşleri yakılmakta. Trabzon'da Santa Maria kilisesi rahibi Andrea Santoro cinayeti işlendi. İstanbul'da Ermeni yazar Hrant Dink katledildi. Şayet yanlış hatırlamıyorsak bunlardan önce de Urfa, Samsun, Antakya gibi şehirlerimizde de bir şeyler olmuştu. Önceki gün de Malatya'da 3 kişi dehşet verici şekilde öldürüldü. Domuz bağı tabir edilen bir usulle elleri arkalarından bağladıktan sonra boğazları kesilmiş. Maktullerden biri Alman. Diğerleri ise Hıristiyan olmuş Türkler. Bu cinayeti tasvip edecek tek vatandaşımızın olacağına ihtimal vermiyoruz. Hele bir din adamının öldürülmesi. Hele hele boğazının bıçakla kesilerek öldürülmesi asla kabul edilmez. Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- daha ilk seferde kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara, din adamlarına, ağaçlara ziyan verilmemesini emir buyurmuştur. Bir dini yaymaya "tebliğ" denir. Buna batıda "misyonerlik" adı veriliyor. Mevzubahis faaliyeti yapmaya ise misyonerlik propagandası denmekte. Amerikalılar, Fransızlar, Almanlar, tâ 1800'ün başlarından itibaren Harput, Tarsus, Merzifon, İzmir, İstanbul gibi vilayetlerimizde kolejler açarak misyonerlik çalışmalarına başlamışlardı. Yurdumuzda bu gibi misyonerlik faaliyetleri neredeyse durma noktasına yaklaşmıştı. Son zamanlardaysa bir tek cemaati kalmamış kiliseler dahi şüphe çeker oldu. Onlar geçmişi olan tapınaklar, anlaşılabilir. Tehlikeli olansa ev kiliselerin mantar gibi bitmesi. Hafife alınamayacak sayıda apartman kiliselerle doldu. İstanbul başta olmak üzere bir çok hassas vilayete uzanarak İslamiyet aleyhine propagandalara giriştiler. Bunu yayınlar, radyo ve televizyonlarla desteklemekteler. Niyetlerden, yapılanlardan bu memleketin halkı rahatsız. Bir tarafta PKK derdi. Bir tarafta misyonerlik faaliyetleri. İkisi de bölücü eylem. Meseleye böyle bakılıyor. Malatya'da işlenen, insanın kanını donduracak kadar dehşet verici bir cinayet. Ancak vatandaş, şunu da soruyor, "Malatya gibi dinide, örfüne düşkün bir vilayette Hıristiyanlık yayınları satan bir yayınevi neyin nesi?" Türk yayınevleri, ayakta zor dururken, bir misyoner yayınevi, bir Anadolu köşesinde nasıl dayanır? Hadisenin içinde bir de Alman var!.. Bir Alman, hangi Malatyalının gül hatırı için Avrupa'nın imkânlarını bırakıp da Malatya'da yaşar? Milliyetçiliğin yükselen değer olduğu gerçektir. Dinini koruma refleksi de bu değerin bir parçası. Dikkat ediniz, Santoro, Dink ve Malatya cinayetlerinin tamamı daha ilk gençliklerini yaşayan kişilere işletilmekte. Dikkatli olmak gerekir. Bu oyun dahi bizatihi bir misyonerlik faaliyetidir. Türkler de bulundukları ülkelerde insanları dinimizden haberdar etmeye çalışmaktalar. Mücadele yapılacaksa kurşunla, bıçakla, zorbalıkla olmaz. Kaleme kalem, mikrofona mikrofon, ekrana ekranla mukabele edilir.