Çağdaş hikâye mâlûm:
Batı, NATO’ya alma vaadiyle Ukrayna’yı Rusya’nın üstüne saldı. Bunun üzerine Putin Rusya’sı Ukrayna’yı vurdu. 24 Şubat 2022’den itibaren işgaller yaşandı. Yüz bine yakın ölü verildi. Bütün bunlar, Zelenskiy’nin taşeron olarak kullanılmasıyla oldu. Hâlbuki Batı’nın derdi Ukrayna değil, Rusya’nın zayıflatılmasıydı.
Neticede varılan noktada ABD, çökmelerle Ukrayna yer altı nadir madenlerine el koyuyor. Devlet tecrübesinden mahrum Zelenskiy, nihâyet Trump emrivakisine boyun eğdi. Ukrayna, koflaşmış hâlini görmeden kelimenin sihrine kapılarak NATO’ya girmek isterken fiilî bir işgale uğradı…
Yeni bir dönem başlamış bulunuyor:
AB-ABD arasında örtülü bir kargaşa yaşanıyor.
NATO çatırdıyor.
BM bir kıraathaneye dönmüş durumda.
3-4 harflilerin başı dertte…
Bu 3-4 harfliler II. Dünya Harbi’nin kurumlarıdır:
BM, NATO ve AB, II. Dünya Harbinden sonra, 1945’ten itibaren ortaya çıktılar. Bu tarih, aynı zamanda "Soğuk Savaş" ve "İki Kutuplu Dünya" cümlelerinin de literatürde yerini almasının başlangıcıdır.
NATO kısaltmalı Kuzey Atlantik Paktı, aslında çoktan çökmüştü. SSCB’nin 26 Aralık 1991’de dağılmasının hemen ardından Demirperde’de NATO’nun muadili olan sosyalist ülkeler askerî ittifakı Varşova Paktı da yıkıldı.
Sovyetler Birliğinin dağılması, Berlin Duvarının yıkılması, Demirperde’nin yok olması Varşova Paktı’nın ortadan kalkması üzerine üye devletler, bir büyük masraf kapısı olan NATO’yu sorgulamaya başladılar. O tarihte NATO’nun lağvedilmesi ciddi ciddi konuşulur oldu. Belki de tam kepenk indirilecekken bazı aklıevvel üye devletler, ‘Yeşil Tehlike’ye dikkat çektiler. ‘Kızıl Tehlike’nin yerine İslamiyet’i ikame etmeye çalışıyorlardı. Bu mecnunluğun hayat bulamayacağı Türkiye ile hatırlandı. Türkiye bir İslam ülkesiydi ve devlet olarak da NATO’ya üyeydi. Teşkilatta ikinci en güçlü orduya sahipti.
"Yeşil Tehlike"ye karşı NATO fikri hayat bulmadı ama Washington, bu defa adı geçen yapıyı, Amerika’nın yedek ordusu gibi telakki eder oldu. Irak, Afganistan gibi Amerikan işgallerinde NATO doğrudan görev almasa da arkada destek güç olarak durdu. Sırp-Boşnak Savaşında gözlemci kuvvet gibi hareket etti. Bunlar, zoraki faaliyetlerdi. Ne yaparsa yapsın NATO’nun artık varlık sebebi ortadan kalkmıştı. Âdeta sun’i teneffüsle ayakta duruyordu.
Şimdilerde ABD Başkanı Trump ile Trump’ın ırgatları gibi gördüğü Avrupa devletlerinin liderleri arasında bir NATO ve AB sürtüşmesi var. Donald Trump, ilk döneminde de NATO ülkelerine kaş çatmış ve aidatlar ödenmediği için NATO dükkânını kapatacağı mealli tehditkâr konuşmalar yapmıştı.
Ne zaman ne yapacağı ne diyeceği meçhul bu adam, ikinci kere seçilince tavrını daha da belirginleştirdi. Bu defa da NATO’nun kapısına kilit vurmaktan, Amerika’nın Avrupa’yı kollama zorunda olmadığından söz etmekte. Bu kadar da değil; Trump, 51’inci vilayet muamelesi yaptığı Suud’un Riyad şehrinde Ukrayna’ya dair toplantı tertiplendiğinde öyle bir aşağılamaya gitti ki toplantıya Ukrayna Başkanı Volodimir Zelenskiy’yi çağırmadığı gibi Avrupa devletlerinden de liderleri dâvet etmedi.
NATO da AB de çökme sürecinde:
NATO’nun aslında Sovyetlerin dağılmasıyla "çakşıdığını" yukarı yazmıştık. AB’nin de bir hikâyesi var. İngiltere’nin birlikten çıkması da AB için sonun başlangıcı sayılabilir. Görünen o ki ikisi de yeni bir yapılanmaya gitmediği takdirde tarihe karışmaktan kurtulamayacaktır.
Türkiye, 18 Şubat 1952’den beri NATO’da. AB’de ise 1959’dan beri üye olmak için bekliyor. Şimdi rüzgâr, bu cephede de Gazzeli mazlumların, Suriyeli muhacirlerin duasını alan Türkiye’nin arkasından esmekte. ABD ile ihtilafa düşen AB, bir taraftan birliğe yük devletleri safra olarak atarken diğer taraftan da 90 milyon Müslüman nüfusunu görmezden gelerek Ankara’nın şemsiyesi altına sığınacaktır. Buna mecbur. Irkçılık ve Trump, bugün Avrupa’nın iki gailesi.
Kanada ve Meksika’ya dair keyfî kararlar alan, Türkiye olmasa Gazze’ye bugün çıkacak olan Donald Trump, yarın ırgatlarıyla da alâkalı tehlikeli laflar edebilir. Tekrar edebiliriz;
Yukarıda 3-4 Harfliler derken BM-Birleşmiş Milletler adlı Kafe’den de söz etmiştik. Bu kafe veya Kıraathanenin bugün insanlığa bir faydası dokunmuyor. II. Dünya Harbi galip devletlerinin gaspındaki bir teşkilat, sadece nutuk atılan bir salondan ibaret hâle gelmiştir.
Ya BM, adil bir şekle girecek, 2 milyarlık İslam dünyası, Afrika da BMGK’da temsil edilecek veya TDT-Türk Devletleri Teşkilatı ve İİT-İslam İşbirliği Teşkilatı’nın vücut vermesiyle ayrı bir teşkilat kurulacaktır. Bir başka söyleyişle Müslümanlar, bir teşkilat, gayrimüslimler diğer teşkilat olarak “İki Kanatlı Dünya” dönemi başlayacaktır.
II. Dünya Harbi kurumları çökme yolundalar.
II. Dünya Harbi devletlerini de aynı akıbet bekliyor.
Rahim Er'in önceki yazıları...
tebrikler efendim. Rabbim daha alâ etsin yüceltsin.