Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Yunanistan Dışişleri Bakanı Petros Molivyatis, KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Rum tarafının lideri Tasos Papadopulos İsviçre'nin Bürgenstock şehrindeler. 29 Martta aynı hey'ete Türkiye başbakanı Tayyip Erdoğan, Yunanistan başbakanı Kostas Karamanlis ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan da katılacak. Türkiye ve Yunanistan Kıbrıs Barış Harekâtından bu yana ilk defa masaya oturuyorlar.Tarihî bir toplantı olsa da akıbeti meçhul? KKTC AB'ye girecek mi, onun girmesiyle Türkiye'nin önü açılacak mı? Ankara'daki görüşmemizde Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin kırmızı çizgilerinden taviz vermesinin söz konusu olmadığını, KKTC'nin varlığından, Türkiye'nin garantörlüğünden, kafi miktarda asker bulundurmaktan vazgeçemeyeceğimizi söyledi. Rum tarafı bunları imkânsız kabul etmeyecektir. O halde iyi niyet eseri görülmeyen bir muhatapla ne yapıyoruz? Türkiye olmazsa olmazlarımızdan taviz vermeyecekti. Fakat AB'ye girme mevzuunda üstüne düşeni yaptığını da isbat etmesi gerekiyordu. Ankara, direkt olarak kendi iyi niyetini dolaylı olarak da diğer tarafın uzlaşmazlığını sergiliyor. Rumlar AB'ye girme hakkını kazandıklarından dolayı tuzları kuru. Onun için makul değiller. Yine Ankara'daki görüşmemizde başbakan enteresan bir tesbitini dile getirdi. Erdoğan, "Atina, Güney Kıbrıs'tan bıkmış durumda" dedi. Buna rağmen tecrübesiz bir Yunan hükümetinin Kıbrıs Rumlarına fazlaca söz geçirmesi mümkün olmayabilir. O halde her şey ortada. Çözüm zor. Türkiye bu müzakerelerden sonra dünyaya dönüp "işte gördünüz biz üzerimize düşeni yaptık ama Rumlar asla sorumlu davranmadılar" diyecektir. Ondan sonra bütün ağırlık Türkiye'nin AB'ye girmesine verilecek. Soru şudur? Türkiye AB'ye girerse KKTC de otomatikman girer mi? Bugünkü statüde kalırsa hayır. Ya Türkiye'ye iltihak eder veya müzakerelerden haklı ve güçlü bir şekilde çıkarız AB ülkeleri Kıbrıs Rumlarının haksızlığını görür ve KKTC'yi tanırlar. Görüldüğü gibi mesele hâlâ çapraşık, pürüzlü ve zor.