Yurdumuzda cumhuriyet idaresinin tehlikede olduğunu iddia etmek Türkiye'ye iyilik değil, kötülüktür. Ne cumhuriyet tehlikede ne de ortada cumhuriyet düşmanları var. Cumhuriyetin tehlikede olduğunu iddia edenler ya saf, ya kasıtlı veya cahil. Cumhuriyet niçin tehlikede olsun? Bugün hemen 75 milyonun tamamı devlet rejimi olarak cumhuriyeti kabullenmiş, içine sindirmiştir. Demokrasi keza öyle. Laikliğin biraz uzun zaman alması ise cumhuriyet aydınlarının kabahatidir. "Laikçilik" yaparak onu dine, dindarlara karşı bir tehdit unsuru olarak kullandılar. Samimi Müslüman'ın laiklikle de bir derdi olamaz. Buna rağmen epeyce bir zamandır kazanlar kaynatılmakta, Cumhurbaşkanlığı seçimi bahanesiyle cumhuriyetin tehlikede olduğu yazılıp reklam edilmekte. Geçenlerde Mevlana ile alakalı bir toplantıda Hazreti Mevlana'nın turistik bir figür olarak kullanıldığını, tefekkür tarafının ihmal edildiğini dile getirdikten sonra "Mevlana'ya yapılacak en büyük iyilik hazreti Mevlana'yı Mevlevilikten kurtarmaktır" dedik. Aynen bunun gibi İslamiyet'i İslamcılardan, Atatürk'ü de Atatürkçülerden kurtarmak lazım. Sözümüz samimi insanlara değil. Ama hemen her alanda sömürünün varlığı bir hakikat.. Din alanında da tarikatçılıkta da Atatürkçülükte de siyasette de. Ne İslamcıların sunduğu İslamiyet gerçek İslamiyet, ne Mevlevilik gibi bazı yolların tanıttığı Mevlana veya Ahmet Rufai veya Hacı Bektaş-ı Veli, Ahmedi Yesevi aslı gibi, ne Atatürkçülerin çizdiği Atatürk portresinin kendisiyle bir alakası var, ne siyasi liderler iktidardayken etraflarında oluşan çemberin bağlılıkla. Bazıları saf veya cahil bazıları alabildiğine kurnaz. Bu kurnazlar, bu Atatürk sömürücüleri, akılları fikirleri, bakışları cumhuriyetin ilan yıllarında, 1923-30 Aralığında tutmaya bilhassa çalışmaktalar. Bu çok yersiz bir değerlendirmedir. Bir millet düşünün 650 hatta 1000 Yıl bir rejimle yönetilmişken kısa bir sürede farklı bir yönetime geçiyor. O geçişte sarsıntıların, sancıların, çalkantıların olmaması mümkün mü? Bakınız kaç merhale aşılmış, kaç yıllar arkada kalmış? 1923'te Cumhuriyet ilân edildi. 1937'de laiklik ilkesi kabul edildi, 1946'da çok partili demokratik rejim hayata geçti. 1921, 1924, 1961 ve 1982 olmak üzere dört ayrı kere anayasa yapıldı. Bu zaman zarfında 58 kere cumhuriyet hükümeti kuruldu. Hemen her fikirden başbakan geldi. Cevdet Sunay, cumhurbaşkanı seçilirken Besmele okudu diye yer yerinden oynadı, laikçiler tozu dumana kattılar. Daha sonra Cuma namazına gitmeyen cumhurbaşkanları yadırganır oldu. Önceleri sadece dini nikâha itibar edilirken bilahare bunun yanı sıra resmi kayıtlar da önemsenip kabullenildi. Misaller düzinelerle anlatılabilir. Şunu demek istiyoruz. Toplum, millet, zaman köşeli yanları törpüledi. Onun için tarihi süreç seyrinden bakıldığında ne Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması rejim için tehlikedir. Ne Emine Erdoğan'ın. Ne Abdullah Gül'ün. Ne Ali Bardakoğlu'nun. Bu dumanı yakanlar kurtlara hizmet ederler. Yanı başımızda kanlı bir işgal sürmekte. İşgalin arkasındaki güçlerle Türkiye zaman zaman karşı karşıya geliyor. Milli coğrafyamız tartışmaya açılmakta. Hal böyle iken bu tip mübalağalarla acaba Kürtçülere destek mi olunmakta, dikkatler başka tarafa mı kaydırılmakta? Zira benzer şamatalar Menderes, Demirel, Özal iktidarlarında da vardı. İsmet İnönü, Süleyman Demirel'e "Saidi Nursinin halifesi" lakabını takmıştı. Şimdi gelin bu sözü imbikten geçirin bakalım, zerre gerçek payı var mı? Bir çok sebep olabilir, lakin hadise en hafif yorumla şudur, tiraj almak için cumhuriyet ve Atatürk kullanılmakta. Ramazanda Kur'an-ı kerîmi fasikül fasikül dağıtanlarla bunu yapanlar aynı tarz menfaatçiler. Bugün Cumhuriyet tehlikede diye çığlık atanların dedeleri de "kalkın ey ehli vatan din elden gidiyor!" diye sancağı şerifi alıp meydanlara üşüşüyorlardı.