CUMHURİYETTE DARBELER

A -
A +

Cumhuriyet Halk Fırkası, 9 Eylül 1923’te kurulur, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet rejimine geçilir. 1908-1922 arası meşruti idare ve çok partili hayat iken yeni dönemde tek parti vardır; adı, ileride CHP olacak CHF…

 

17 Kasım 1924’te TCF-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulur. Kurucular, Kâzım Karabekir, Rauf Bey, Ali Fuad Paşa, Refet Paşa… Mustafa Kemal’in eski yakın arkadaşlarıdır. Parti nizamnamesinde cumhuriyet fikrine bağlılıkla birlikte liberalizm ve demokrasinin benimsendiği, dinî inançlara saygılı olunduğu yazar. Cumhuriyetin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, partili cumhurbaşkanlığı sistemine karşıdır. Reis-i Cumhur Mustafa Kemal, aynı zamanda Halk Fırkası’nın başkanıydı. Terakkiperverliler, İttihad ve Terakki dönemine atıfta bulunur, diktaya dikkat çekerler. 1908 Darbesiyle “hürriyet, adalet, müsavat” diyerek çok partili hayat anlayışıyla başlayan dönem, 1913’e gelindiğinde Bâb-ı âli Baskınıyla katliam yaparak sadrazam ve hükûmet değiştirir.

 

Bu görüşler, Gazi Paşa’da rahatsızlık doğurur. Diğer bir rahatsızlık sebebiyse İttihad ve Terakki’nin bütün eski mensuplarının Terakkiperver’e geçmiş olmalarıdır. Ankara’da hava, gergindir. Bu arada Şeyh Said Vak’ası meydana gelir. İngiliz, çok yönlü oynamaktadır. Muhalefet partisinin tüzüğünde "Fırkamız, itikad-ı diniyeye ve fikriyeye hürmetkârdır" cümlesi yazılıdır. Bu maddeden dolayı Genç’te çıkan ve geniş bir çevreye yayılan kargaşanın sorumlusu sayılan TCF 5 Haziran 1925’te kapatılır. Ceza, kapatmakla bitmez. "Darbe, evladlarını yer!" gerçeği, kendini gösterir. Başta Mustafa Kâzım Karabekir olmak üzere kurucular, 14 Haziran 1926’da yapılacağı istihbar edilen ve tertipten başka bir şey olmayan İzmir Suikastı teşebbüsünden de mes’ul tutularak idamla yargılanırlar. Alınan cezalar, askerde rahatsızlığa yol açar. Reis-i Cumhur, eski yol arkadaşlarını "hususi af"la affeder. Böylece tek parti kalmıştır. 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası gülünçlüğü yaşansa da bu toplum mühendisliği partisi de birkaç ay içinde kepenk indirir. Çok partili hayat içi 1945 yılına kadar beklenecektir.

 

Aslında darbe, yalnızca iktidar devirmek değildir. Bu anlamda inkılaba göre devrim, maksadı izahta daha kuşatıcıdır. Görüldüğü gibi iktidar da muhalefete darbe yapabiliyor. Bunun gibi yerleşik değerleri ortadan kaldırmak da darbedir. Bin yıldır kullanılan İslâm harflerini yasaklamak, bin yıldır yürürlükte olan hukuka son vermek, bin yıldır okunan Ezanı susturmak… da darbedir. 30 yıl sonraki Yassıada’nın habercisi İstiklâl Mahkemeleri, adlî yolla darbedir. 1946 seçimlerindeki “açık oy, gizli tasnif” pekâlâ darbedir. 1955’teki 6-7 Eylül olayları, asılsız bir haber üzerinden DP-Demokrat Parti iktidarına karşı yapılan darbe teşebbüsüdür. 1959’da içinde Başvekil Adnan Menderes’in olduğu tayyarenin Londra yakınlarında düşmesi de İngiliz senaristliğiyle kaza süsü verilmiş bir darbe yoklamasıdır!..

 

27 Mayıs 1960, halkın bildiği en meşhur darbedir. Bir Başvekil ve iki Bakan idam edilmişti. Bu darbeden sonra postallı talimatla 1961 Anayasası yapıldı. Bu anayasayla ilk defa Anayasa Mahkemesi kuruldu. Hukuk ihtiyacı için değildi. Tek Parti Zihniyeti kollanıyordu. Yine bu anayasayla Meclis’te senato ihdas edildi. Darbeciler, Tabiî Senatör adıyla ömür boyu senatör oldular. Türkiye, ileride başına sıkıntı olacak olan Koalisyon Hükûmeti şekliyle 1961 Seçim sonuçlarıyla tanıştı.

 

27 Mayıs’tan sonra 10 yılda bir darbe yapma illeti başladı. Cunta, gücünü İç Hizmet Kanunu 35’ten alıyordu. Darbecilerin birbirlerine düşmeleri çok olur. Topçu Albay Talat Aydemir, yapılan seçimler ve ortaya çıkan koalisyon Hükûmeti yüzünden 27 Mayıs’ın hedefinden saptırıldığı iddiasıyla bir kısım Harbiyeliyle birlikte iki defa darbeye teşebbüs etti. 22 Şubat 1962’de affedildi fakat 20 Mayıs 1963’te tekrar edince idam edildi.

 

27 Mayıs 1960’ı 12 Mart 1971 Muhtırası ve 12 Eylül 1980 Darbesi takip etti. Her üç darbede de idamlar, işkenceler oldu. 1970-1980 arası, âdeta sokak darbesidir. Emperyalist telkinlerle bu ülkenin çocukları, sol-sağ diye ayrılıp düşman edildiler. Her gün iki düzine genç ödü. 5 bin genç toprağa düştü. 1980 Darbecileri, yargılanamayacaklarını anayasaya yazdırdılar.

 

Sonraki darbeler çok yakın tarihtir, tafsilata girmeden kısaca bahsedebiliriz:

 

28 Şubat 1997’de başlayan ve bin yıl devam edeceği iddia edilen 28 Şubat Darbesi, meşru Hükûmete karşı yapıldı. Genelkurmay Başkanlığının 27 Nisan 2007 gecesi 23.20’de CB seçimi dolayısıyla yayınladığı tehdit dolu laiklik merkezli e-Muhtırası, 7 Şubat 2012’de savcı Sadrettin Sarıkaya’nın MİT Başkanı Hakan Fidan’ı ifade görüntüsüyle adliyeye çağırması fakat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "gitme, niyet başka!" ikazıyla yargının tutuklama oyununun bozulması, 28 Mayıs 2013’teki Gezi Parkı İsyanı, hep darbedir. Gezi İsyanı, 3 aydan fazla sürdü. Bayburt ve Bingöl hariç bütün iller karıştı. Mal kaybı ve ölümler oldu. Taksim Kışlasının yeniden yapılması bahane edilmişti. Darbe veya teşebbüslerinin hemen tamamının arkasında Tek Parti Zihniyeti oldu. 15 Temmuz 2016 FETÖ İşgal ve Darbe Teşebbüs ihaneti ise gündemdedir, dâvâları derdesttir, hemen her gün yeni yakalamalar olmaktadır.

 

Darbe, fırsatçılıktır.

 

Darbe, kan kaybıdır.

 

Darbe, hastalıktır…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 3 Haziran 2024 17:44

Bin yıldır kullanılan İslâm harflerini yasaklamak, yerine Latin harfleri getirmek (türkçü oldukları halde), bin yıldır yürürlükte olan şer'î hukuka son vermek, (yerine Roma, Almanya, İsviçre kanunlarını getirmek) bin yıldır okunan Ezanı susturmak (türkçe okutmak da susturmak gibi birşey), fes yerine foter ya da fransız şapka takmak... Bunların hepsi yeni Türk devrimini yapanlarda Avrupa'ya karşı bir aşağılık kompleksinin olduğunu gösteriyor.

Ayhan 1 Haziran 2024 07:13

28 Şubat darbesini yapanlar af edildi. Diğer darbe girişiminde bulunanlara nasıl ceza verilecek.