27 Nisan E-Muhtırası, 27 Mayıs Darbe Cinayetinin devamıdır. Darbe ihtirası, şifa kabul etmez illetli bir iptiladır. Milletimizin bağlı olduğu mânevî ve millî değerlerin hasmı bu zihniyet mensupları, sanılmasın ki bittiler, tükendiler, yok oldular. Cuntacı, vesayetçi ve ideolojik saplantılı bu yabancı hayranları, sinmiş, yeraltına çekilmiş ve saklanmışlardır. Fırsat kollamaktalar. Günü geldiğine inandıklarında güvendikleri merkezlerle iş birliği yaparak harekete geçerler…
Kılık değiştirmiş sözde Yeniçeri, 27 Nisan 2007’de millet iradesiyle seçilmiş meşru Hükûmete karşı bu defa meydanlarda tankla değil de ekranda klavye ile isyan yoluna gitti. Ama, dersini aldı. İlk defa burnu sürtüldü. İlk defa "haddini bil" ihtarına muhatap oldu.
Bu yıl, Elektronik Muhtıra’nın verildiği tarihte, bu ihânetin yüksek sesle dile getirilmesi isabet oldu. İhanetler, ne unutulmalı ve ne de unutturulmalıdır. Hatta değişik siyâsî kimliklerin kınama açıklamaları yapması yerine bunu MS Bakanı yapsaydı çok daha anlamlı olurdu…
Görmezden gelinemez. Gençlerin gündeminde darbelere dair bir mesele yok. 30 yaş altı gençlik, çok farklı sahalara savrulmaktadır. Birçok elzem, ciddi ve hayatî mes’elemizden haberdar olmadıkları gibi Türkiye’nin darbeler ve ihanetler tarihine de yabancılar.
Darbelerle darbe teşebbüsleri, muvaffak olanı ve olmayanıyla künhüne vâkıf olarak layıkıyla bilinmezse içinde yaşanan dönem sağlıklı şekilde tahlil edilemez, yarınlara dair de düzgün yol haritaları çizilemez.
14 Eylül 1859 Tarihinde Abdülmecid Han’a karşı tertiplenen Kuleli Vak’ası, 30 Mayıs 1876’da Abdülaziz Han’a karşı gerçekleştirilen kanlı Cunta darbesi, 20 Mayıs 1878’de Ali Suavi ve etrafına topladığı çapulcuların Abdülhamid Han’a karşı yapmaya kalkıştıkları Çırağan Vak’ası, 13 Nisan 1909’da Abdülhamid Han’a kıyılan ve Sultan’ın tahttan ayrılmasıyla sonraki felaketlerin başlangıcı olan 31 Mart Vak’ası, Orta Tarih Darbeleri denebilecek bir zaman diliminin manzarasıdır.
1808’deki Sened-i İttifaktan geriye doğru, II. Mahmud Han, IV. Mustafa Han, III. Selim Han’dan 20 Mayıs 1622’de Genç Osman Han’a yapılan vahşi Yeniçeri isyanına kadar olanlarsa Uzak Tarih Darbeleri sayılabilir.
Darbe ve ihanetler silsilesi, Yakın Tarih olarak 27 Mayıs 1960 Cunta Cinâyetiyle başlar. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 E-Muhtırası, 7 Şubat 2012 MİT Kumpası, 28 Mayıs 2013 Gezi İsyanı, 17/ 25 Aralık 2013 Yargının Darbe Kalkışması, 19 Ocak 1914 MİT Tırları Skandalı, 15 Temmuz 2016 FETÖ İşgal ve Darbe Teşebbüslerinin hepsi 27 Mayıs’ın devamıdır.
Eğer; darbelerden pişmanlık duyulsaydı, Başbakan Turgut Özal iktidarında TBMM’de Başvekil Adnan Menderes ve arkadaşlarına iade-i itibar edilirken vaktiyle Londra, Sermaye, Üniversite ve Matbuatla beraber 27 Mayıs’ın arkasında olan devrin ve bugünün muhalefeti de bu itibar iadesine evet reyi verirdi. Böyle bir oyu çok gördükleri gibi Vatan Caddesi’ndeki merasime de iştirak etmediler.
Kader, bazılarına pişmanlık ve tövbeyi nasip etmiyor olsa gerek...
Darbe adlı zulüm, ister yağlı urganla, ister kılıçla, ister tüfekle, isterse tank veya ekranla olsun… adına ister "askerî müdahale" isterse "E-Muhtıra" densin, hepsi ihanettir, hiçbiri unutulmamalıdır.
İhaneti unutmak, tekrarına yol vermektir.
Bir ülkenin genç nesli, büyük kısmıyla bu dertlerle dertli değilse o ülkeyi sıkıntıların yoklaması mümkün olabilir.
Rahim Er'in önceki yazıları...