Cuntalar cellatlık yapar

A -
A +

İçinde bulunduğumuz müstesna üç aylara rağmen Mısır müftüsü, cuntanın iradesi doğrultusunda idamların yapılmasına fetva verirse; dini aylar -müftülük makamı- ve idam çelişkisinden dolayı unutulmaz bir cinayet olur.  
Demokrasi ve halkın hür iradesiyle dilediğini işbaşına getirme yetkisi Mısır'a çok görüldü. Batının çizdiği şablonun dışına çıkan her Doğulu yönetim, Batı için istenmez. Mısır ve Suriye dramları, Büyük Ortadoğu Projesi gibi Arap Baharı hamlesinin de iflas ettiğini göstermekte. Hürriyet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesi batı için kekre bir demokratik tecrübeydi. İslâmî menşeden bir insanın devlet başkanı olmasına en çok bir sene tahammül edebildiler. Sonrası malum; cunta eliyle darbe ve o darbeye karşı halkın büyük ve güçlü direnişi...
Ne var ki meydanları dolduran sivillerin elinde uçak, top, tank ve silahlı unsurlar olan iktidar gâsıplarına karşı fazla dayanabilmesi mümkün değildi. İhanet, istibdat ve kanla hakimiyet kuran cunta, halka dehşetli bir gözdağı vermek ve Mısır 28 Şubat'ının bin yıl sürmesi için sayıları yüzlerle, binlerle ifade edilen insanları idama mahkûm ettirdi.
Cuntadan emir alan yargıç cübbeli cellatlar, gözlerini kırpmadan 20 dakika, 9 dakika gibi kısacık sürelerde idam kararları verebilmekteler. Orada da bizde olduğu gibi bazı cuntacı generallerin "80 milyon nüfus zaten fazla, bunun 20 milyonu asılsa ne çıkar?" demeleri mümkündür.
Adalet, Mısır'dan firar etmiş vaziyette. Sanıklar maymun teşhir edilir gibi demir kafeslerde tutulmakta, insana canavarca zulmedilmekte. Muhammed Mursi karşısında dalkavuk, fırsatı yakalayınca da ceberut Abdülfettah es'Sisi, zalimlikte Cemal Abd'ün Nasır'la mukayese edilemez. O isim hafif kalır. Neron, Stalin gibi kan dökücü diktatörleri aşmaya azmettiği görülüyor.
Sisi ve ekibine dünya birinci liginin meşhur devletleri, destek olmasalar ne darbe yapılabilir ve ne de darbe yapıldıktan sonra bir hakimiyet kurabilirlerdi. Batı ve onun dizayn ettiği sahteleştirilmiş inanç ve Müslüman modelinin dışında kalanlar ötekidir. Bu öteki zararlıdır, radikaldir, hatta bazı hallerde teröristtir. Bu yüzden ikiyüzlü başkentler suskun. Susarak suça ortak olduklarının elbette farkındalar. Kötü olan yalnızca müeyyide gücüne sahip Batılı başkentlerin değil, AİHM gibi, AB gibi, BM gibi kurumların da derin sessizliğe gömülmesidir. İslâm âlemi ise cuntaya destek olanlar hariç, sadece seyirci. Türkiye'ye gelince Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, -bilhassa- Başbakan Tayyip Erdoğan şiddetle tepki gösterirken STK'lar, insan hakları dernekleri, partiler, TBB, barolar vs. ses çıkartmamakta. AYM bu cinayetleri engellemeye yönelik tek kelime etmemekte.
Bu darbe ve kargaşaların Batıda hiç olmayıp hep Asya, Afrika ve Güney Amerika'da yaşanması ders alınması gereken acı gerçektir.
Zulmün sponsor bulduğu bir dünyada huzur olmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.