Mahkeme, 5 Ağustos 2013 tarihinde Ergenekon Dâvâsı'nı karara bağladı. Karar, nihai değil. Temyiz ve diğer iç hukuk yolları gibi Türkiye'nin imza koyduğu beynelmilel mahkemelerden de geçecek. Zira mevzubahis olan insan hayatıdır.
Ergenekon Dâvâsı'nın gerekçesi, darbeye teşebbüs ederek Hükûmeti devirmek isteyenlerin cezalandırılmasıdır...
Bu dâvâ, bu cephesiyle bir ilk:
Bir başka ifadeyle herkesin halkın iradesine yargı kararıyla riayet etmeye mecbur edilmesidir.Ya demokratik usullerle seçilmiş hükümetler kabul edilecek veya ceza tercih edilecektir.
Hüküm tahlil edilirken darbelerin hamlığı üzerinde hiç durulmuyor. Refah toplumlarında darbe olmadığı için darbe yargılaması da yok. Darbeler Afrika, Orta Doğu, Güney Asya ve Güney Amerika'da meydana gelmekte. Genel valilik olan Kanada ve Avustralya'da bile darbe görülmedi. Darbeciler, darbe yapılan devleti, bağlı ülkelerden bile geriye düşürmekte.
Darbenin iddiası şu cümledir: 'Sen iyi yönetemiyorsun, ben senden daha iyi yönetirim! Veya 'sen de kimsin? Oraya ben veya benim takdir ettiklerim layıktır!'
Yönetme sanatı değil, savaşma sanatı öğretilmiş olanlar, ellerinde silah, omuzlarında rütbe olduğu için kendilerini üstün insan sayarak halkın seçtiği idareleri ya güdülmeye veya devrilmeye müstahak görmekteler. Destekçileri de köksüz medya, alıntersiz sermaye ile yabancılaşmış elitlerdir.
Demokrasi, halkın sahiden kendi kendini idare etmesiyse o zaman halkın hür iradesine karışmamak tartışılmaz bir prensip olmalı. Seçmen, kimi seçerse seçsin. Hangi rejimi beğenirse beğensin o idare meşrudur. Üstelik demokrasilerde erken seçim denen bir müessese var. İdareyi götüremeyen iktidar, şayet istifa mecburiyetinde kalmamışsa takvim dolmadan erkenden sandığa gidilerek güven oylaması yapılmaktadır. Bu takdirde mevcut iktidar, ya halkın teveccühünü kazanarak tekrar işbaşına gelmekte veya halk tercihini bir başka ekipten yana yaptığı için iktidar değişmektedir.
Öyle ise darbe hamlık değil de nedir?
Mısır'daki eşkıyalığı görüp de demokrasinin bütün dünyada bütün iyilikleriyle icra olunduğuna inanmak mümkün mü?
Türkiye, bir ilki gerçekleştirerek bir darbe teşebbüsünü, yani demokrasiye meydan okumayı, vatandaş iradesini hiçe saymayı, hamlığı cezalandırdı. İsmi, unvanı, mesleği kim olursa olsun her sanık yargılandı.
Sadece maddi ve mali hamlelerle üçüncü dünyalı olmaktan çıkılamaz. Temelde hukuk yoksa kalıcı olmaz. Kanun önünde eşitliği gerçekleştirebilen bu karar, Türkiye'nin hukuk yoluyla geri kalmışlıktan, ayıplı demokrasiden, üçüncü dünyalı olmaktan çıkmasının da belgesidir.
Bir de böyle bakmalı.